16=şarkı

84 15 132
                                    

Changbin'den

Ne kadar süredir baygındım bilmiyorum ama birden uyanmıştım. Yığılı kaldığım yerde oturur hâle gelip ne olduğunu algılamaya çalışıyordum. Sesleri duyuyordum ama anlamlandıramıyordum. Anlamama yardımcı olabilecekmiş gibi gözlerimi kıstım. Karşımda ağlayarak bana bakan Jeongin'i algılamam birkaç dakikamı almıştı.

"Tanrı'm! Uyandın, Changbin. Beni duyuyor musun?"

Cevap veremedim. Elim eline tutunmak istercesine boyutları ayıran çizgide dururken sadece ona bakabiliyordum. Sanki ağzımı açsam bile kelimeler çıkıp cümlelere dönüşmeyecekti. Jeongin de tek eliyle gözlerini silerken elini, elimin yansıması gibi yaslamıştı aynaya.

"Pekâlâ, konuşamıyorsun sanırım ama eğer beni duyuyorsan kafanı salla." dediğinde yavaşça kafamı salladım. "Tamam o zaman, şimdi tekrar uyumaya çalış, olur mu? Kendine gelmene yardımcı olacaktır."

Dediklerini sorgulamadan yerine getirirken kendimi tekrar yatar hâlde bulmuştum. Gözlerimi kapattım, onu endişelendirmek istememiştim. Uyumadım, sadece eski anılarla boğuştum.

"Yakışıklı olduğunu falan mı düşünüyorsun?"

"O, çok mutlu görünüyor."

"Seni kimse sevmeyecek."

"Eskiyi unut, sokul insanlara, sevdir kendini! Bir gayret et be, he!..."

Yapamam, yapamam. Alay ettiremem kendimle. Mutlu değildim, roldü hepsi. Anlaşamam insanlarla. Çıkarları için birbirine yapışan yaratıklardan olamam. Bencil olamam, insan olamam.

Neşemi kaybettim. Geri kazanmam çok zor artık. Jeongin beni gerçekten kurtaracak mıydı? Ondan öncesi kabus gibiydi, ölmekte kararlıydım. Şimdi her şey bitmişken... sevdiğim biri olması saçmaydı.

Eskiden insanlar mutlu olduğuma emindi. Onlara sadece "Mutlu görünüyorum değil mi suratımı asmadığımdan?" demek istiyordum. Yüzlerine beni mahvettiklerini haykırmak istiyordum. Hayallerimden vazgeçmeme sebep olduklarını bağırma isteğim hiç bu kadar ağır basmamıştı.

Geçmişi unutmam lazımdı. Şimdiye odaklanmalıydım. Şimdide ne oluyordu? Şimdi ben buradayım, o ise diğer taraf. Ne olmuştu? Kan tükürmüştüm, neden bilmiyordum. Jeongin yardım bulmaya çalışıyordu ama kimse yoktu. Sahi Keeho ve Soul'a ne olmuştu?

Uyudum mu uyuyamadım mı bilmesem de topladığım zihnimle tekrar oturdum. Jeongin, bana bakıyordu. O da sakinleşmiş gibiydim.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Ben de bilmiyorum. Senin ağzından s-sadece kan çıkıyordu. Bedeninle bir ilgisi olmalı. Soul'a ulaşamıyoruz burayı açık bıraktığı için. Yarın uğrarsa onunla konuşmalıyız. Belki de mezarındaki bedenini ziyaret etmeliyiz."

"Ne? Hayır, bir dakika bu çok saçma. Bedenimle bir sonuca ulaşamazsınız, çoktan çürümeye başlamıştır."

"Kan gelmesinin başka ne nedeni olabilir bilmiyorum. Hem bakmaktan zarar gelmez!"

"Miden bulanmayacak mı ya da korkmayacak mısın? Mezarlıklar her zaman tüylerimi ürpertmiştir. Onlarca beden ama hiç ses yok."

"Ben de korkuyorum ama merakım ağır basıyor. Belki Hyunjin'i benimle gelmeye ikna edebilirim, hm?"

"Dünyanın en korkak kişisi Hyunjin'dir. Tam bir drama queen. Asla gelmeyecektir. Ayrıca olayları bilmiyor. Senin teklif etmenle birden 'Ne? Mezar mı kazacağız? Tabii ki gelirim!' diyecek hâli yok ya."

Jeongin güler gibi oldu. "Güldürme, şurada çözüm bulmaya çalışıyorum." dedi.

"Sence Keeho ve Soul nerede?"

Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin