21=mezarlık

72 12 126
                                    

Changbin'den

Hyunjin, eşyalarıyla tekrar eve geldikten sonra Jeongin ile beraber dışarı çıkmışlardı. Şu ana kadar çiçeği çok aramamışlardı çünkü sadece iki şans vardı. Yani bulsak da bir işimize yaramayacaktı. Bu şansları boşa harcamak istemiyorduk.

Felix'le fazla konuşamıyorduk çünkü tıpkı benim ilk zamanlarımda olduğu gibi yorgundu. Bugün her ne kadar başlarda iyi olsa da sonradan kötüleşmişti ama eski enerjisine kavuştuğunda susmayacağına emindim. İkimiz de boş boş otururken Soul ve Keeho gelmişti.

"Merhabalar. Changbin, benden istediğin şeyi hatırlıyor musun?" demişti Soul. Ne istediğimi anımsamaya çalışırken beni beklemeden konuşmaya devam etmişti. "Ruhunu aynadan çıkaracağım. Jeongin ve Hyunjin'in peşine takılabilirsin. Ben de aynadan çıkacağım ve-"

"Ben?" diyen cılız sesle, karnını tutan Felix'e döndük hepimiz. "Ben burada tek başıma mı kalacağım?"

"Hayır, hayır. Keeho yanında kalacak. Bir sorun olursa ona söyleyebilirsin. Aynaya giremeyecek çünkü benim girmem için ona ihtiyacım var."

Felix, araladığı gözlerini kapatırken onaylamıştı Soul'un dediklerini.

"Şimdilik Soul'un çıkması için yardım etmem gerekiyor. Zaten buradayız." demişti Keeho. Felix kapadığı gözlerini tekrar aralarken "Şu koku meselesi..." diye mırıldandı. Keeho da onayladı onu.

"O zaman hazır mısın Changbin?" diye sordu Soul. Onu onayladığımda gözlerimi kapatmamı istemişti. Bedenimde veya ruhumda -artık her ne ise- bir hafifleme hissederken gözlerimi açtığımda Jeongin'in olduğu yerdeydim. Yani sandalyesinin önündeydim. Elimi bir şeylere dokunmak adına uzatmıştım ki Keeho "Ruhunla dokunamazsın eşyalara." demişti. Elimin boşluğa düşmesiyle doğru söylediğine ikna olmuştum.

"Pekâlâ, şimdi ben de çıkacağım." derken Keeho'ya yaklaşmış ve gözlerini kapatırken burnunu boynuna yaslamıştı Soul. Keeho da kollarını ona sararken aynı şeyi yaptığında birden ikisinin de kaybolmasıyla ne olduğunu çözmeye çalışırken omzumda hissettiğim dokunuşla korkuyla yerimde sıçramış ve arkama dönmüştüm.

"Buradayız Changbin, ne kadar baksan da çıkış anını yakalayamaz gözlerin. Gidelim mi? Hyunjin ve Jeongin şu an mezarlıkta."

"Mezarlık mı?" diye sorarken aklıma gelen ihtimalle gözlerim büyürken "Benim de ruhum ölmüş olduğu için diğer mezarlıktaki ruhları görebilecek miyim?"

Soul bana bön bön bakmış ve sonra kafasını iki yana sallamıştı. "Delirdin mi Changbin? Göremezsin tabii ki. Bu evren, benim asıl evrenim değil, unutuyorsun galiba. Ben sadece öldükleri an ruhları yönetebiliyorum."

"Sonra da aynalara hapsediyorsun."

"Aynen öyle." dedikten sonra Keeho'ya el salladı. Felix'e de el sallayacağı sırada onun gözlerinin kapalı olduğunu gördüğü için vazgeçti. Felix kıpırdamıyordu, uykuya dalmış olmalıydı.

Evden çıktık. Soul, önden gidip yol gösteriyordu. Hangi mezarlığa gömülü olduğumu bilmiyordum sonuçta. Soul'u takip ediyor ve bir yandan da geçtiğimiz yerleri inceliyordum.

Gördüğüm tanıdık kahve dükkânıyla çalıştığım zamanlar gelmişti aklıma. Üniversiteden sonra buraya geliyordum ve çalışıyordum. Pek bir kazancım olmuyordu ama hiç yoktan iyiydi diye bırakmamıştım. Zaten bana kalan miras, hayatımı sürdürmeye yetiyordu.

"Soul?"

"Efendim?"

"Kokuları duyumsayabilir miyim?"

Kurtar Beni, Lütfen (JeongBin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin