LUTFEN BU BÖLÜMÜ HERHANGİ BİR MUZİK İLE OKUYUN AMA BEN BÖLÜMÜ ŞUNLARLA YAZDIM;
Duman -aman aman
Duman -elleri ellerime
MUZİKSİZ OKURSANİZ BİR BOKA YARAMAZ ONA GÖRE...
.
.
.
Tüm fotoğrafları bir araya getirdim ve ayağa kalktım. Dünkü fotoğrafı da masamın üzerinden alıp Elimdeki fotoğraflarla birleştirdim ve hepsini çekmecemde rastgele bir yere koydum. Tamam. Böyle bir durumda sakin olmam ve düşünmem gerekiyordu. Bunların hepsinin ne demek olduğunu iyice düşünmem gerekiyordu ve bunu yanlız kalarak yapmam lazımdı. Balkondan gördüğüm gölün oraya gidebilirdim...Dolu gözlerime elimle hava yaparak Gözyaşlarımı geri gönderdim. Yüzümdeki şok ifadesini sildim ve sakin olmaya çalıştım. Açıkcası aşağı indiğimde beni sorguya çekmelerini istemiyorum.
Hızlıca indim merdivenlerden. Birkaç ses duymamla Merdivenin son basamağında durdum.
"Sizin için uygun olan şeyin bu olduğunu ne zaman kabullenmeyi düşünüyorsun Draco?"
Sessiz olmaya çalışır gibi fısıldıyorlardı ama sesleri gayet netti.
"Sakın benimle uğraşmaya kalkmayın, zaten sinirliyim canınızı yakarım-"
"Draco." Dedi Lucius Malfoy uyarıcı bir ses tonu ile Draco'ya. Draco Babasına bakmaya başladı.
"Sakin olmayı öğrenmen gerekiyor. Melanie haklı. Böyle birşeyin olması sizin için sağlıklı olmaz." Lucius sözünü bitirdiği an Draco elindeki çatalı masaya geçirdi sertçe. Olduğum yerde ben bile irkilmiştim. Herkes korkmuş gibiydi. Lucius hariç. Sanırım oğlunu iyi tanıyordu...
"Hepinize lanet olsun. Her birinize ayrı ayrı lanet olsun." Dedikten sonra biraz durdu ve ekledi. "Hepiniz sevgiye aç insanlarsınız bu yüzden de bize tahammül edemiyorsunuz." Derince soludu. Herkes pür dikkat onu izliyordu. "Onu sevdiğimi neden anlamak istemiyorsunuz-"
"Onu sevemezsin. Siz diye birşey yok!" Dedi Melanie sabrı tükenmişcesine bağırarak. Sofradaki herkesin huzuru kaçmıştı.
"Bu böyle bitmeyecek..." Dedi Draco kendi kendine fısıldar gibi. Ardından kafasını iki yana sallayarak tekrarladı "Bu böyle bitemez."
Kendimi belli etmeye karar verdim ve hiç beklemeden aşağı inmeye başladım. İndiğim an tüm gözleri üzerime toplamıştım.
Direk kapıya yönelecektim hiçbirşey anlamasınlar diye, ama uyuz teyzem buna engel oldu.
"Bir yere mi gidiyorsun Dora?" Dedi Melanie az önceki sinirinden eser kalmamış ifadesiyle. Gözüm draco'ya kaydı. Bana bakmamaya çalışıyordu ve her zamankinden daha çok dişlerini sıkıyordu.
"Göle ineceğim biraz. Hava almak istiyorum." Diye hızlı bir açıklama yaptıktan sonra ev cinlerinin kapıyı açmasıyla birlikte çıktım dışarı. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Kesinlikle şuan mantıklı düşünemiyordum.
Hızlı adımlarla başlayan yürüyüşüm koşmaya dönünce hızlandım. Elbisemin etekleri havalanıyordu ama dert etmedim. Nede olsa tektim.
Rüzgar saçlarımı arkaya doğru savuruyordu. Koştukça koşuyordum ve durmuyordum.
Ayaklarım yumuşak birşeye değince duraksadım. Eğilip ayaklarıma baktığımda ayakkabılarımın çamur olduğunu gördüm. Beyaz ayakkabılarımın kenarı ful çamura bulanmıştı.
Oflayarak çıktım çamurun içinden. Ardından tekrar koşmaya başladım ama bu sefer daha yavaş koşuyordum. Tana tane...
Göle vardığımda içimi garip bir his kaplamıştı. Burası malikanenin önü kadar kasvetli değildi ve o kadar huzursuz etmiyordu. Evet hâlâ soğuk bir ortam vardı ama yinede güneş güven verir gibi vuruyordu yüzüme. Bunu sevmiştim açıkçası...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets Of Obliviate ~Draco Malfoy İle Hayal Et
FanfictionArkamı hafifçe dönüp ona baktım. Aşırı yakındık. Biraz öne çıksam yüzü yüzüme değecekti. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Geri çekildi ve kendini biraz uzaklaştırdı. Yüzü oldukça düşmüştü. Şuan olan şeyleri anlayamıyordum. "Zihnin gibi yüreğin d...