OF ABİ 15 TATİLDE BİRSÜRÜ BOLUM ATİCAM DEDİM AMA HOCALAR SALMİYO İMDAT ~ARTİK ÖLÜ OLAN YAZAR...
.
.
.1 hafta sonra...
."Pansy, sanırım ben bu işi çok yanlış anlamışım."
Kazanımın içindeki iksiri karıştırmaya devam ettim fakat yapamadığıma emindim. Saçlarım, kazandan çıkan buhar yüzünden kabarmıştı. Görünüşe göre Pansy iksiri oldukça iyi yapmıştı ama o da henüz emin değildi.
Amortentia iksiri yapıyorduk...
Bu iksirin anlamını tam olarak bilmiyordum fakat sadece profesör
Horace Slughorn'un tarifine uymaya çalışıyordum. O ise halinden memnun gibiydi.Kafamı biraz sola çevirdim ve biraz ötemde iksiri yapan Draco'yu gördüm. O iksiri çok profesyonelce yapıyordu. çok dikkatli davranıyordu. Bu 1 haftadır çok fazla konuşmamıştık fakat bana oldukça yakındı. Evet yakın gözükmemek için soğuk davranmaya çalışıyordu fakat ne sorun olsa ilk o koşuyordu. Onun dışında gördüğüm o garip şeyleri daha az görmeye başlamıştım. Aklıma gelen bir düşünceden fazlası olmuyordu fakat Draco'yla bu gördüklerimi düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu...
(Cok asigim cook👉👈🥺)
Onu incelediğimi farketmesini istemiyordum bu yüzden kafamı geri çevirdim. Önümdeki iksir kazanında salyadan başka birşey yoktu.
"Nerede hata yaptım?..." Diye mırıldandım kendi kendime. Şuanda kimse kimseyle ilgilenecek durumda değildi bu yüzden iksiri düzgün yapanlar bile yapamayanlara yardım edecek vakit bulamıyordu.
İksirim iyice kötüye gidiyordu. Tek birşey eksikti ve bende onu bulamıyordum.
"Beceriksiz..." Diye bir ses duyunca irkildim ve hemen arkamı döndüm. Draco hemen arkamda duruyordu ve iksirimi dikkatle inceliyordu. Geri önüme döndüm ve bende iksirimi incelemeye başladım. Cidden kötü gözüküyordu...
"Bu şeyleri keserek değil ezerek yapman gerekiyor." Dedi ve küçük limona benzeyen topları elindeki bıçakla ezip suyunu kazana sıktı. Kazandaki karışım bir anda düzeldi ve yerini pembeye çalan ve çok güzel kokan bir iksir aldı.
"Ama tarifte keserek yapın diyor." Dedim inkar etmeye çalışarak. Cidden öyle yazıyordu.
"Güzel kokuyor, değil mi?" Dedi hâlâ arkamdayken. Biraz kazana yaklaştım daha iyi koklayabilmek için. Cidden güzel kokuyordu ve içine koyduğumuz hiçbirşeyin kokusuna benzemiyordu. Şey gibiydi... limon? Nane? Keskin bir koku... Sanırım pahalı bir erkek parfümü kokuyordu ama bu iksir neden böyle kokuyordu ki? İçine parfüm şişesi atılmış gibi kokuyordu fakat cidden bu şeyi sabaha kadar koklayabilirdim. Çok güzel kokuyordu.
(Kimin kokusu acaba aa-)
Ben iksirin kokusunu ciğerlerime çekerken Draco bana biraz daha yaklaştı. Bedeni bana biraz değiyordu. Yüzünü saçlarıma yaklaştırıp ellerini de iki yana koydu ve fısıldar gibi bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Ne kokusu aldın?"
Tam ne kokusu aldığımı söyleyecekken gözüm tarif defterine kaydı.
Tarifte şöyle yazıyordu; Amortentia kişiyi cezbeden kişinin kokusuna bürünür. Amortentia her zaman aynı kokmaz. İksiri koklayan kişi kimin kokusu alıyorsa ona aşıktır. Eğer kişiyi cezbeden biri yoksa hiç koku almayabilir.
Şoktaydım.
NE?!
Bir iksiri kokladım. Birde çaktırmadan arkamdaki Draco'yu...
Ama nasıl olur?!
Draco'yu tanıyalı sadece 9-10 gün falan olmuştu. Bu iksirde bir yanlışlık olmalıydı.
Yinede onu cevapsız bırakmamak için birşeyler uydurmak zorundaydım.
"Hiçbirşey!" Dedim ama ses tonum biraz gergin çıkmıştı.
"Hiç koku almadım. Boş."
Arkamı hafifçe dönüp ona baktım. Aşırı yakındık. Biraz öne çıksam yüzü yüzüme değecekti.
Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Geri çekildi ve kendini biraz uzaklaştırdı. Yüzü oldukça düşmüştü. Şuan olan şeyleri anlayamıyordum.
"Zihnin gibi yüreğin de unutmuş..." Diye mırıldandı duymakta zorlanacağım şekilde.
Tamam, yeter. Burada beni aptal yerine koymalarını hiç sevmemiştim. Gördüğüm o garip şeyler... bu koku alma olayı... Hepsi canımı sıkmaya başlamıştı.
Draco yerine geçti ve iksirini küçük bir şişenin içine doldurmaya başladı. Doldururken onu derince kokluyordu. Gözleri kapalı bir şekilde kokuyu ciğerlerine kadar çekiyor, sonra doldurmaya devam ediyordu.
Bende aynısını yaptım ve iksirimi küçük bir şişeye boşalttım. İnsanın sürekli koklayası geliyordu.
Şişeye yaklaştım ve koklamaya başladım. Çaktırmamaya çalışıyordum.
Okadar güzeldi ki, tarif etmesi çok zordu.
Kafamı yana çevirince Draco'nun beni dikkatle izlediğini gördüm. Şişeyi hemen kendimden uzaklaştırdım ve tıpayla kapağını kapattım.
Profesör Slughorn hepimize iksiri sırayla denetti. Herkes aldığı kokuları açık bir şekilde dile getirmişti.
Sıra bana geliyordu. Tabi benden önce Draco vardı.
Profesör Draco'nun iksirine bir göz attı.
"Mükemmel..." Diyerek taktir etti onu. Draconun omuzları düşmüştü. Rahatlamış gibiydi. Ardından şişeyi burnuna yaklaştırdı ve kokladı.
"Böğürtlen, çilek..." Diyip biraz duraksadı. Ardından iç çekerek gözlerini kapattı ve ekledi. "Papatya..."
(Böğürtlen, çilek ve papatyayi nasıl baglastirdim sormayın sadece güzel kokan herşey olsun istedim iste-)
Bu... Bu koku benim kullandığım parfümün kokusuna benziyordu.
Hatta tam olarak oydu...
Çaktırmadım. Hemde hiç. Sıra bana gelince bile ifademi bozmadım.
"Gayet güzel. Bunu sevdim..."
İksirimi kokladım ve yalanımı devam ettirdim.
"Ben... Hiç koku almadım profesör."
Profesör Slughorn beni dikkatle incelemeye başladı. Sonrasında üstelemedi ve diğer kişiye geçti. Dersi biten çıkıyordu bu yüzden bende dayanamadım ve herşeyimi alıp çıktım sınıftan.
Bundan sonra derslerimiz yoktu. Akşam yemeğine daha iki saat vardı bu yüzden odamda dinlenmek istiyordum.
Odama geçtim ve formalarımdan kurtuldum. Rahat birşeyler giyip yatakta cenin pozisyonundayken kestirmeye başladım.
.
.
.(Bu bölüm kısa oldu ama diğer bölüm bukadar kısa olmicak.
Bu arada Dora çok saf kaldı olm kızın Riddle olduğu hiç belli değil biraz asabi yapucam of)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets Of Obliviate ~Draco Malfoy İle Hayal Et
FanfictionArkamı hafifçe dönüp ona baktım. Aşırı yakındık. Biraz öne çıksam yüzü yüzüme değecekti. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Geri çekildi ve kendini biraz uzaklaştırdı. Yüzü oldukça düşmüştü. Şuan olan şeyleri anlayamıyordum. "Zihnin gibi yüreğin d...