Nedir bu içimdeki garip his? Köyün merkezinden bile uzak olan dereye nasıl gelmişti?
Ben adını hatırlamış olduğum Mesken'e, o ise bana bakıyordu. Sahibi getirmiştir diye düşündüğümde ise, neden gözünü üzerimden ayırmadığını anlamaya çalışıyordum.
"Nereye bakıyorsun öyle Gazel?" Leyla'nın sesi ile dalgın bakışlarımdan çıkıp sıçradım. "Hı?"
"Nereye bakar durursun diyorum." Başı ile benim gözlerimi takip ettiğinde, Mesken'i gördü. "Amaaa... Ne güzel at bu böyle..."
"Evet, güzel..." diye mırıldandım. Mesken bakışlarını üzerimden çekip otlanmaya başlamıştı.
"Sahibi nerede acep, sahipsiz koymazlar bu güzelim atı." dedi merakla. Vardı sahibi evet, o kara bey atına fazlasıyla değer veriyor gibiydi fakat gözünün önünden nasıl ayırıp da bu şekilde avare gezmesine müsade ediyor anlayamamıştım. Atlar sahipsiz bırakılmazdı böyle, sahipsizi de alır sahiplenirlerdi.
Sessizce, "Var sahibi." diye yanıtladım. Bu bir at bile olsa, izlenilme hissi rahatsız etmişti. Aynı atın ikinci defa geldiğim yere gelmesi şaşkınlığa uğramama sebep olmuştu haliyle.
Leyla'nın bakışlarının bana döndüğünü hissettim. "Vardır vardır elbet de, bunu sen nereden biliyorsun?" Odağımı değiştirip, elimdeki çamaşırı çitilemeye devam ettim. "Önemsiz, boşver."
Alt tarafı bir at ile gittiğim yerde iki defa tesadüfen karşılaşmıştım o kadar, abartılacak bir şey yoktu. İçimden, kuruntu yapmamam gerektiğini tekrar ettim.
Leyla, "Öyle diyorsan," deyip kurcalamadı.
Bir süre daha birlikte çamaşır yıkamaya devam ettiğimizde, Leyla eniştesigil yemeğe geleceği için hazırlık yapmak üzere yanımdan erken ayrıldı, çamaşırı da bitmişti zaten. Benim ise evde üç adet tarlaya giden ağabeyim olduğudan dolayı, daha çok vardı yıkanacak çamaşırım. Kollarım ağrımış, ellerim tahriş olmuş, bacaklarım oturuş pozisyonumdan dolayı uyuşmuştu. Lakin bunlar bilindik sızılar olduğu için dirençliydim.
Mesken ise eski yerinden biraz daha uzaklaşmış, fakat görüş açımdan çıkmamıştı.
Çamaşırım nihayet bittiğinde, düşünceli bir şekilde ata baktım. Gönlüm bu güzel atın köyün it kopuğuna yem olmasına razı gelmediğinden dolayı, içimdeki vicdani ses, sahibi olacak o sorumsuz bey gelip onu bulana dek bekle diyordu. Vakit ise ikindiye yaklaşmıştı, bir saate eve gidip aş hazırlamam gerekliydi. Bu yüzden o vakte dek beklemeye karar verdim, eğer hala gelmemiş olur ise gidecektim.
Oturduğum kenarda yerden bulduğum küçük taşları rastgele dereye fırlatırken kulağıma atın varlığı dışında bir çıtırtı sesi geldi. Başımı hızla arkama çevirdiğimde büyük bir ağacın arasından sıyrılıp gelen beyi gördüğümde içim rahatlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli'kanlım (+18)
Romance"Serçeler ağlarsa ölürmüş Yusufhan. Seninle dolu dolu yaşamak istiyorum, öldürme beni olur mu?" • Damarlarında delilik akan adamın serçesi olma hikayem. Başlangıç tarihi: 05.03.2023