1. Bölüm: "Mesken"

19.6K 601 17
                                    

Merhabalar herkese 🫂

Bu kurgu benim ruhsal bir çöküşte kuyudayken tuttuğum halatım. Bir çok hevesle başladığım bu yolda, beni desteklemeniz halatı kaç kişinin tutacağı kadar önemli 🫀

Yusufhan ve Gazel'i çok sevin olur mu? 💗

Motive olmam için oy ve yorumlarınıza ihtiyacım var 🫵💓

Gözlerim kapalı olduğu için, ılık rüzgarda savrulan saçlarımdan dolayı görüş açımın engellenmesini umursamadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerim kapalı olduğu için, ılık rüzgarda savrulan saçlarımdan dolayı görüş açımın engellenmesini umursamadım. Karşımda köyün en güzel manzarası olan deva şelalesı vardı. Küçük bir köydü burası, herkesin bu güzel manzaraya bakmaktan çok daha önemli işleri olurdu. Dertleri yalnızca bugün için eve ekmek getirmek olan az, öz insandı onlar.

Kuşların ötüşmeleri, akan suyun hararetli sesi dolduruyordu kulaklarımı. Yirmi iki yıllık hayatımda olabildiğince açmaya çalıştığım ufkumun görüp görebileceği huzur yalnızca buydu. Neyseki şükretmeyi severdim.

Gözlerim kapalı, düşünce buhranında iken işittiğim at nalı sesi ile irkilip başımı sesin geldiği yöne çevirdim.

Bana doğru gözü dönmüş bir şekilde dört nala koşan bir at vardı. Irmağa sarkıttığım ayaklarımın su ile arasında ise düşersem muhtemelen öleceğim kadar mesafe bulunuyor, korkudan yerimden kımıldamayamazken, at son süratle üzerime geliyordu.

Ayağa kalkıp kaçacağım esnada başımı çevirmemle çok yaklaşmış olan atı görmüştüm. Kısa sürede gelişen olay silsilesinin şaşkınlığından kılımı kıpırdatamadım. Bağırsam köy uzaktı, kaçsam ben kaçana dek gelmiş olacaktı, sakinleştirmeye çalışsam, buralarda atlar yalnızca sahibini dinlerdi. Tam o saniye bir çok şey geçti aklımdan, ölümümün bir at yüzünden olacağının daha önce hiç zihnime düşmediği ile ilgili. İçgüdüsel olarak ellerimi yüzüme kapatıp, kendimi o andan korumak isterken, bir ses duydum.

"Mesken!" At gelen ses ile, aramızda milim kala duraksadı. Derin bir soluk verdim. Kısa süre içinde kaç defa öldürmüştüm zihnimde kendimi bilmiyordum. Bu korku bana bir ömür yeter diye düşündüm.

"Gel oğlum buraya!" Yine o ses. Gelen kişiye baktığımda herkesin herkesi tanıdığı köyde, hiç anımsamadığım bir adam gördüm. Bakımlı giysisi, yeri döven çizmesi ile durduğu yerde sahibini bekleyen atına geliyordu, muhtemelen.

Yanına gelip, simsiyah atın yine simsiyah olan uzun saçlarını okşadı. "Güzel bir cezayı hakkettin sen." Hem seviyor, hem de laf olsun diye kızıyordu. Bana gözünü bile iliştirmediği için, bir an beni görmediğini düşündüm.

Nihayet sesimi bulabildiğimde, hakkım olduğunu düşünerek asabiyetle konuştum, "Sahip çıkamıyorsanız, ne diye bir atınız olur anlamam ki! Ben burada ölseydim ne olacaktı o zaman?!"

Tıpkı atı gibi siyah saçı, siyah sakalı olan esmer bir beydi karşımdaki. Benim sözlerimin hiçbir önemi yokmuşçasına bir duvar misali dikiliyordu karşımda. Eli atının üzerinde hala okşamakta iken, beni zerre işitiyor gibi gözükmüyordu. "Size kelam ediyorum burada! Ben atınızı değil, atınız beni öldürecekti. En azından bir özür işitmeyi isterim!"

Başını bana çevirip siyaha yakın koyu kahve harelerini üzerime dikti. Değişikti bakışı, duruşu. Belki de şehirliydi. "Ah, kusura bakmayasın küçük hanım, yaradan atlara konuşma kabiliyeti vermemiş."

Sinir bozukluğu ile gülüp elim ile yüzümü sıvazladım, az evvel alayla konuşan o değilmiş gibi dikkatlice bana bakıyordu.

Kendimi tutamayarak, "Sizden alıp, ona verseydi keşke! Zira sizdeki bir işe yaramıyor!" dedim, istemsiz bağırarak. Ben burada ölümün eşiğinden dönmüş, korkmuştum, bir de alaya alıyordu kazık kadar bey!

Dudağının bir tarafı kıvrıldı, bu durumdan keyif alır gibi bir hali vardı. Baş parmağı ile dudağını kaşırken, daha önce kimsede görmediğim bir bakış ile baktı. "Pek fazla işlevi var lakin küçük kızlar bilmez." dedi göz kırpıp.

Şehirliler çapkın olur derlerdi buralarda dilden dile. Konuşmasından buralı olmadığı ve çapkın olduğu belliydi.

Ondan gördüğüm gibi yandan bir gülüş attım, "Benim bildiklerimle sizin bildiklerinizin yarışını yapmak değil niyetim! Atınıza sahip çıkmadığınız ve az kalsın ölümüme sebep olacağınız için bir özür istiyorum!"

"Atım adına özür dilerim." dedi, küstahça. O kadar öfkelendim ki karşımdaki bey müsveddesine, şuracıkta ırmağa atmak istedim.

Kollarımı göğsümde birleştirip düşünceli bir şekilde gözlerimi kıstım. "Buralı değilsiniz değil mi?"

Hiçbir şey olmamış gibi az ötede otlanan atına bir bakış atıp bana döndü. "Değilsem? Beni köyünden mi kovacaksın?" diye konuştu değişmeyen alayvari tavrıyla.

Onun beni ciddiye almadığı gibi ben de onu ciddiye almamaya karar verip, güldüm. "Yok, şehirliysen seni kendime alacağım." dedim, onu bir bey olarak düşünmediğim için siz hitabını ortadan kaldırarak.

Kahkaha attı. Şaşırdım. Dişlerinin güzelliğine, kıvrılan dudaklarının ahengine, yanaklarındaki ufak çökük emarelere. Alayla konuşurken, söylediğim şeyin yanlışlığını düşünmemiştim fakat, artık rezil olmuştum bir kere yapacak bir şey yoktu.

Kahkahası kesilmişti fakat hala gülümsüyordu, "Aileme haber yollamak için nereden olduğumu sordun, şimdi anladım. Bence sana farketmez, ilk görüşte sevdalandın gibi bana."

Sövmek istedim karşımdaki adama. Ben hiçbir beyle karşılıklı konuşmamıştım bile, yakışık almazdı buralarda. Bu adam kendisini ne zannediyordu da sevdayı diline doluyordu!

Bir adım attım ona, "Ben öyle bir şey söylemedim."

Tek kaşını kaldırıp o da bir adım attı, "Kendine alacağını söyledin ama."

İfadesiz bakmaya gayret gösterirken, "Sizin yaptığınız gibi ben de sizi ciddiye almayarak, latife ediyordum." dedim, geri gidip mesafemi korurken. Bu şekilde yaklaşmalar olamazdı, olmamalıydı. Konuşmamın bile hata olduğunu kendime hatırlatıp kızdım.

Gülümsedi, "Latifelerin beni güldürdü küçük hanım."

Bir şey söylemedim ve gitmek üzere adım atarak yanından geçip gidecekken konuşması ile duraksadım. "Şehirli değilim, fakat bu köyden de değilim." diyerek merakımı giderdi. "Canını hafife aldığım için de kusura bakmayasın." gülümsedim fakat o bunu görmedi. Yürümeye devam edip, eve doğru yol aldım.

 Yürümeye devam edip, eve doğru yol aldım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Deli'kanlım (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin