6. bölüm: "Ateş"

9.8K 519 5
                                    

Herkese merhabalar 🫵❤️‍🔥

Bu bölüm fazlasıyla içime sindi, umarım siz de tatmin olursunuz 🥲

Kurguyu seven, oy veren, yorum yapan herkese çokk teşekkürler. Sık sık bölüm atmaya devam edeceğim nasipse haberiniz ola 💛 Desteğinizi esirgemeyin 🫂

Aşağıya zaman yolculuğundan bir kesit bırakıyorum. O günler de gelecek 🫣

 O günler de gelecek 🫣

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaptığımız ekmekleri zor şer eve taşıdığımda belim resmen kopmuştu. Ağabeylerimin biri işinin, biri uçkurunun, biri de geleceğinin derdinde olduğu için yardıma gelecek kimse yoktu taşımak için. Babam ise üzerine toprak atılmayı bekleyen bir ceset misaliydi zaten.

Aş hazırlamaya giriştiğimde, başımın ağrısından ayakta duramaz haldeydim. Gözümün gördüğü en ufak ışık zerresi dahi beynimi zonklatıyordu. Gittikçe ayakta duramaz hale geldiğimde oturup biraz başımı ovdum. "Offf..."

"Gazel, iyi misin?" Hangi ara geldiğini anlamadığım Çakır ağabeyime baktım. "İyi diyeyim iyi olsun."

Gelip sarıldı bana. Sevgisini nadir gösterendi o. Yaman ağabeyim gibi bana düşkünlüğünü pek göstermezdi lakin bilirdim çalışıp şehire gittiğinde beni de yanında götürmek isteyecek kadar sevdiğini.

Benden ayrılırken, "İlaç alayım da geleyim mi?" diye sordu. "Hayır demem," dedim, ağrıdan gözümü açamazken.

Başını sallayıp evden ayrıldı. Oturduğum yerden kıpırdayamazken, kapı açıldı ve içeri Yaman ağabeyim girdi, "Hoş geldin ağabey."

Bana bakıp gülerek yanıt verdi fakat gözü hala kapıdaydı. "Gel hadi, kalabalık değiliz biz kimse yok."

Başımı kendi önümden kaldırmamışken gelen ses ile hızla kapıya baktım. "Geldim..."

Yusufhan'ın sesi. Başımın ağrısı daha da şiddetlenirken Allah'tan sabır diledim. Ne işi vardı bunun bizim evde?!

"Gazelim sofraya bir tabak fazla koy, misafirimiz var." Yaman ağabeyimin seslenmesi ile daha çok sinirlendim. O tabağı kafanızda kırdıracaksınız zorla!

Kendimi zorlayarak sofrayı kurmaya başladım. Biz yerde yerdik ama o beyefendi alışık değildir masada yememeye. "Sofra hazır ağabey!" İstemeye istemeye seslendiğimde babamı ve Yusufhan'ı da alarak mutfağa geldi.

Gözlerimi gözlerine hiç değdirmedim. Fakat hissettim, dört tane gözü olsa dördü de bana bakacaktı o an. Kendi kendime düşünüp, içimden çokça da söverken daha da diş biledim ona karşı. Ne diye bana bakıyorsa!

Üçü de sofraya oturduklarında, sessizliği bozan Yusufhan'ın tok sesi oldu. "Ellerine sağlık."

Ollorono soğlok! Zıkkım ye diyecektim fakat edebimle susmayı tercih ettim. Zaten başım çatlıyordu, bir de onun gitgellerini çekemezdim. "Size afiyet olsun, ben biraz rahatsızım yemeyeceğim." Bir şahin gibi hızla gözlerini çevirdi bana. Yanlışlıkla göz göze geldim. Gelmez olaydım, öyle bir derin bakıyordu ki belki de o gözlerinde bin tane düşünce saklıydı. Saklıysa saklı, banane!

Deli'kanlım (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin