Ben fark etmiyorum sanki sürekli bana baktığını. Fark etmiyorum sanki kıskandığını. O kadar salak ya da saf değilim. Çoğu kişi inanmıyor. Tamam tatlı olabilirim, tamam feminen giyinince güzel oluyo olabilirim ama bende insanım ve bazı şeylerin farkına varabilirim. Farkına vardığım ilk şey ise Minho'nun bana karşı boş olmadığı ve aklının karışık olduğu.
Benden etkilendiğine o kadar eminim ki onu kıskandırmaya gerek bile duymadan bana sırnaşan adamı yolladım. Hem böyle gereksiz çabalar önemsiz. Onunla vakit geçirmek istiyorum.
Örneğin üzerindeki o fermuarın can çekişlerini bitirmek istiyorum. Hepsini açsaydın fermuarda bende zorlanmazdık. Gözlerimi kaçırmama gerek yok ikimizde farkındayız aramızdaki çekimin. Sadece ilk adımı birisi atmalı.
Eskiden baskıladığım kişiliğim ortaya çıkıyordu. Lisede baskıladığım ergen libidom da minho sayesinde tavan yapıyordu.
O benden etkileniyordu, bende ondan. O da sarhoştu ben de. Beklemek gereksizdi, kardeş olmamız da önemsiz.
Sayamayı bıraktığım alkol dolu bardaklardan bir tane daha kafama diktim ve artık sıkılmaya başladım. Kendimi sarhoş etmek istiyordum ama nafile ben öyle kolay kolay sarhoş olmuyordum. Lise 1'den beri.
"Öyleyse beni odana götürür müsün?"
Odasını merak ettiğimi sanmış olmalıydı ki sorgusuz, az önceki koridora doğru ilerledi. Oysa odasından çok onu merak ediyorum.
Odasında ilgi çekici tek şey sahibinin minho olmasıydı. Masanın arkasındaki koltuğuna oturdu. Bende odayı inceliyormuş gibi yaptım. Odaya girer girmez üstüne atlayamazdım sonuçta değil mi?
"Burayı sadece ben kullanıyorum, Jisunglar da kulisi kullanıyorlar."
"Anladım, bu odada kalıyor musun peki?"
"Evet de neden sordun?"
"Burda bir daha kalmamalısın, her gün evde seni bekleyen bir kardeşin var artık"
"Oh, anladım. Ama iş gereği bazen geç kalabilirim yani mecbur-"
Hızla onun yanına gittim ve işaret parmağımı dudaklarına koydum. Bu hareketimle sustu ve yüzünün epey yakınındaki yüzüme baktı. Kafamı biraz yana eğerek konuşmaya başladım.
"O zaman bende seninle kalırım burada, yoksa evde yanlız kalamam ben hep annem oldu yanımda"
"Ama burası sana göre bir yer değil Hyunjin-sshi"
"Oppa, ben tek başıma korkar-"
Bu sefer sözü kesilen kişi bendim. Ama onun parmakları değil dudakları kesmişti sözümü.İlk adımı atmaya hazırdım oysaki ancak dayanamamıştı benim kelebek dokunuşlarıma.
Kahretsin ki birini etkilemeyi çok iyi biliyordum. Bu da onlardan biriydi. Konuşurken dudaklarında olan elimi boynuna doğru götürmüş, dokunup dokunmadığımı anlayamayacak kadar hafif dokunmuş, gözlerinin içine en son da dudaklarına bakmıştım. İçi titremişti resmen, dayanamamıştı bana.
Vakit kaybetmeden kucağına yerleşmiştim. Yavaş yavaş çekinerek öpüyordu beni. Ellerim omuzlarında kalmıştı ve çekilip çekilmemek konusunda kararsız kalmıştı çünkü hala karşılık vermemiştim.
Tam geriye doğru bir hamle yapacaktı ki dudaklarımı araladım ve dilini kabul ettim, o sırada da kollarımı boynuna doladım. Oradan da ellerim saçlarını buldu.
Benden izin aldığını anlayınca ellerini yavaş yavaş filenin içine soktu ve cropun açıkta bıraktığı belime yerleştirdi.
Zaman durmuştu benim açımdan, sadece o vardı ve eğer biri ileseniz tek derdiniz o olmalıydı bence. Tıpkı şuan benim tek derdimin Minho olması gibi. Umarım onunda aklında sadece ben varımdır, yersiz düşünceler değil. Onları sonraya saklamalı.
Yine yaptığından emin olmadığı fikrine kapılmıştı, hissetmiştim. Hiç beklemediği bir anda kendimi ona bastırdım ve bir inleme kazandım. Artık aramızda mesafe kalmamıştı.
Ne kadar güzeldi sevdiğin biriyle tüm bedeninin varlığını hissederek öpüşmek.
Sevmediğin biriyle ise karnındaki kelebekler bi anda iğrenç bir bulantıya dönüşüyordu.
İkimizde düşüncelerden uzaklaşmalıydık. O da benim dikkatimi çekmek için kalçalarımı sıkmıştı. Fakat benden bir ses çıkmayınca elini pantalonumun içine doğru gönderdi. Benim yaptığım gibi yavaş hareket ediyordu.
En sonunda biraz nefes alabilmek için dudaklarımızı ayırdım ve ihtiyacım olan oksijeni içime çektim. Benim ihtiyacım oksijendi, Minho'nunki de benim kokum olacak ki aralıksız 7 dakikalık öpüşmenin sonunda direkt kafasını boynuma gömmüştü ve tabiri caizse sömürmüstü orayı.
Onun kucağında olduğum için kafası, benim boynuma geliyordu. Benim kafam ise onun saçlarına geliyordu ve bende çekinmeden saçlarını koklamıştım.
Kendimi kasmayı bırakıp, destek aldığım sandalyenin bacaklarını serbest bıraktım ve tamamiyle Minho'nun kucağına oturdum. Daha çok altımdaki sertliğe oturdum çünkü oldukça büyümüş ve kendini belli etmeye başlamıştı.
"Sadece öpüştük ama seni baya etkilemişim anlaşılan"
"Sen her halinle etkiliyorsun beni"
Elimi sertliğine götürdüm ve hafifçe okşadım
"İstersen daha da etkileyebilirim seni ama başka konularda"
Tam cevap verecekti ki kapı tıklatıldı ve mükemmel romantik anımız bölünmüş oldu.
Saniyelik hareketle masanın karşısındaki koltuğa oturdum ve üstümü düzelttim.
"Gelebilirsin"
İçeriye garson üniformalı bir kadın girdi ve konuşmaya başladı.
"Efendim, 3racha üyeleri sizi kuliste bekliyor. Misafirleriniz varmış sanırsam"
"Tamamdır hemen geliyoruz"
Büyük ihtimal bizimkiler. Modumun düştüğünü belli etmeden Minho'nun peşinden gittim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Çok tatlısınız siz
Yorumları görünce çok mutlu oluyorum nedensiz ya Bu fakir yazarı mutlu edin aşklar