Gözlerimi açtığımda bana sarılmış uyuyan Minho hala rüyalar alemindeydi. Sabahın çok erken bir saati olduğu için onu uyandırmadan yataktan kalktım ve kendimi duşa attım. Bugün sonunda ikimizde tatildik. Umarım dinlenebiliriz, ikimizde. Duştan çıkınca kendi odama gidip giyinmek yerine üstüme Minho'nun gömleğini geçirdim. O gömleğe göz koymuştum zaten.
Ev bu sefer bana bile sıcaktı zaten ısıyı ayarlamayı da bilmiyorum. Sıcak olduğundan üstündeki örtüyü neredeyse atmıştı uyurken. Mutfağa gitmeden önce arkamı dönüp yüzüstü yatan Minho'nun omuzlarını izledim. Mükemmel, artık pilav pişirmeye gidebilirim.
Her gün olduğu gibi bu günde süt içmek istiyordum ama dün biraz fazla içtiğimden galiba hiç kalmamıştı. Pilavı koyup tekrar yukarı çıktım ve Minho'nun yanındaki yerime yerleştim. Bir yandan telefonumdan kıyafet modellerine bakıyor bir yandan da saçını okşuyordum. O kadar yakışıklıydı ki bir kere gören biri tekrar görmek için uzun uğraş gösterirdi. Ama gel gör ki ne kadar şanslıysam artık hergün bu yüzü görmek benim için rutin olacaktı. Hiç şikayetçi değilim.
Biraz gözlerimi dinlendirmek için kapatmıştım ki karnıma sürtünen kafa ile tekrar açtım.
Kafası karın boşluğuma denk gelirken kolları da belimi sarmış, sarılmıştı.
"Ya daha yeni uyandın nasıl bu kadar güzel olabilirsin?" Alttan alttan bakarak konuşmuştu.
Hafif kıkırdayıp cevap vermeme hakkımı kullandım ama o sözünün devamını getirdi."Dün hiç yorulmadın sanırsam, çok enerjiksin."
"Mutluyum o yüzden garip bir şekilde enerjiğim."
"Gözlerinin kaybolduğu bu gülümsemenin sebebi olmak beni dünyanın en mutlu adamı yapıyor"
"Beni böyle güldürebilen tek insansın"
"Gülüşün o kadar sıcak ki terlemeye başladım, imdat yanıyorum."
Ne yapıyorduk biz? Sabah flörtü mü? İnsanlar neden sevgileri ile uyumayı bu kadar seviyor şimdi anladım. Onunla geçen geceden sonraki sabah karşındakinin sıcaklığını, varlığını daha çok benimsiyordunuz.
"Pilav hazır olmalı hadi aşağı inelim"
"Tamam"
Altında hiçbir şey olmadan ayaklanınca bende haliyle gözümü kapattım. Ellerimin yüzümü gizlediğini fark ettiğinde kıkırdadı ve yüzünü bana yaklaştırdı. İki elimi de tutup yüzümü ortaya çıkardı. Gözlerim hala kapalıydı, yüzüme üfleyince gözlerimi açmam gerektiğini anladım ve yavaş yavaş göz kapaklarımı araladım.
"Sen altımda bütün çıplaklığınla inle hatta üstüne önümde üstünü değiştir hala utanıyor musun?"
"Ne zaman üstümü değiştirdim ya?"
"Gömleğimi kokladıktan sonra üstüne geçirmenden bahsediyorum, hatta o kadar uzun olmuş ki sana altına bir şey giymene de gerek kalmadı değil mi?"
Elleri, neredeyse dizime gelen gömleğin içinden bacaklarıma sürünerek yukarı ilerliyordu ki aniden ayağa kalktım ve kendimi dışarı attım. Ne yani uyumuyor muydu, duştan çıktığımdan itibaren beni mi izliyordu?
Kıpkırmızı olmuştum yine. Gece nasıl bir cesaret onları yaptım bilmiyorum ama dünkü cesaretden şimdi eser kalmamıştı.
Gömleğin altına hızlıca iç çamaşırı giyip aşşağı indim. Minho çoktan masayı kurmuştu bile.
"Şey Hyung, bugün bir işin yoksa markete gidebilir miyiz?"
"Olur hem dolap boşalmaya başlamış, sana da süt alırız"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hyung Of The Halfblood
Fiksi PenggemarKardeşim olabilir ama üvey? Üvey olması bir şey ifade etmeli miydi? Hyunho Fem!hyunjin Yetişkin içerik!