#9

668 37 33
                                        

İlk defa annem dışında biriyle yatağımı paylaşmıştım. O kadar da garip bir durum değildi. Eğer yanınızdaki düzgün uyuyorsa değildi ya da bacaklarını yorganın altında tutuyorsa...

Tahmin edileceĝi gibi sabah uyandığımda, Hyunjin yorganın bir kısmına sarılmış dağınık bir şekilde yatıyordu. Hem soğuk diyip 2 parça kumaş giyiyordu üstüne hem de yorganın altına girmiyordu. Uyanır uyanmaz gördüğüm manzara benim açımdan mükemmeldi ama hasta olmasını da istemezdim. Bu yüzden centilmen bir erkek gibi o minnacık pijamanın açıkta bıraktığı yerlere bakmadan üstünü örttüm ve kahvaltı hazırlamak için aşşağı indim.

Pilav makinesini çalıştırdım ve o pişerken kısa bir duşa girdim. Kıyafet almak için odaya girdiğimde hala uyuyordu. Bıraksak 3 gün uyuycak herhalde. Pilavı kontrol etmem gerektiği için üstüme bir şey giymeden mutfağa yöneldim.

Kış bitmek üzereydi ama hava hala soğuktu. Evin sıcaklığınıda ilk defa bu kadar arttırmıştım. Hyunjin her ne kadar hassas olsa da ben bu kadar sıcağa alışkın değildim ve beni bunaltıyordu.

-31 derecede tshirt ile gezen eleman varya, işte o bendim. Evde de böyle gezsem ayıp olmaz herhalde. Sonuçta öpüştük. En son düşündüğüm şey ile aklıma dün gece gelmişti.

O neydi öyle ya? Felix'den değilse resmen Hyunjin yüzünden bayıldım.

Sofrayı hazırlamaya başladığım sırada içeri bir yorgan girdi. Yorgan, gözlerini ovuşturarak bana bakan Hyunjin ile birlikte bana doğru gelmeye başladı.

Her sabah bu tatlılık ile uyanacaksam- bir de az önceki görüntü- ben okeyim arkdaşlar. Şuan kocaman yorganın içinde kaybolmuş, minicik bedeniyle bir Hyunjin karşımda duruyordu. Sabah sabah tatlılık krizi ya.

Ben bu çocuğa karşı kendimi durduramıyordum bu nedenle yine durduramayıp, Hyunjin'i yorganla beraber yakaladığım gibi kucağıma aldım ve ufak bir öpücük kondurdum kızarmış dudaklarına.

"Günaydın"

"Günaydın oppa"

"Hyung'a ne oldu"

"Baktım hyungla etkileyemiyorum oppayı deneyim dedim"

"Ben senden her şekilde etkileniyorum ki hyung, oppa fark etmez"

Yine benimle konuşurken, sabah mahmurluğundan olsa gerek ağzından bir şeyler kaçırmıştı.Ve yine her ağzından kaçırdığı şeyin farkına vardiginda yaptığı yüz ifadesini yapmıştı. Ama bozuntuya vermemiş gibi "Dün öyle demiyordun" dedi.

"Ne demiyormuşum?"

"Oppa der demez şey yaptın"

"Ne yaptım?"

"Şey işte"

"Ben anlayamadım tam"

"Öptün ya işte"

"Duyamadım"

"Öpüştük ya"

Son dediğinden sonra kızarmış yanaklarını gizlemeye çalışarak kucağımdan inmeye çalıştı ancak buna izin vermedim. O inmeye çalıştıkça ben daha sıkı tutuyordum ve daha da yakınlaşıyorduk. En son yüzlerimizin arasında neredeyse hiç mesafe kalmayınca tekrar öptüm ve olduğu yere bıraktım. Arkamı dönüp tezgaha ilerlerken konuştum.

"Ne seversin bilemedim bende tüm pilavla yenebilecek garnitürleri yaptım"

Yorganı bir kenara bırakıp tekrar o pijama ile kaldı ve masaya oturdu. Ben nasıl yemek yiycem hocam nasıl?

O yemeğini yerken ben daha çok onu izliyordum. Ben spor yaptığım için daha çok yumurta ve tavuk yerken o da tofu ve mandu yiyordu daha çok. Kendine benezeyen şeyleri tercih ediyordu yani.

Hyung Of The Halfblood  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin