#15

365 24 13
                                    

Birine trip atmak benim için zordu. Hele ki sevdiğim birine. Ama sanırsam Minho'yu o kadar çok sahiplenmiş, benimsemiştim ki kıskançlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Öyle ki yollarımızı kötü bir şekilde ayırsak da Beomgyu Kore'ye dönünce yanına dahi gitmiştim. Hangi akla hizmet gittim bende bilmiyorum ama o an cidden kıskançlıktan elim ayağıma dolaşmıştı. Belki de benim kıskançlık olarak adlandırdığım şey ilk defa birinden gördüğüm sevgiye güvenmiş olmamdı.

Hayal kırıklığı da olsa kıskançlık da olsa sanki ona karşı olan merhametimi bastıramıyordum. Onu sabah çalışma masasında uyuya kalmış görünce iyiyce yumuşamıştım. Birde gözlüğünün üstüne uyuduğu için sapı yamulmuştu. Bu görüntüsüne hafif güldüm. Hem komik olduğundan hem de onun adına sevindiğimden. Daha birkaç gün öncesine kadar uykusuzluktan bayılmıştı ama şimdi benimle olduğu süreç içinde her gece güzelce uyumuştu.

Uyku semesi kaldırdım ve yarı uyanık bir şekilde odama götürdüm. Benim odam çalışma odasının hemen yanında bulunduğundan oraya ulaşması daha kolay olmuştu. Okula gitmem gerekiyordu ama o kadar tatlı uyuyordu ki onu asla bırakmak istemiyordum. Projemi sunmam gerektiğinden okula gitmem gerektiğinin bilincindeydim ama zaten her sabah erken uyanırdım. Saat daha altı buçuktu.

Elime sabah duştan sonra hazırladığım kakolu sütü aldım ve minhonun yanına oturdum. Dışarıdan evli bir çift gibi gözüküyorduk. Aynı yatakta o benim yanımda uyurken bende tabletimden tasarım yapıyordum. Sanki dün hiçbir şey olmamış gibi sakin bir sabahtı.

Yatakta yuvarnalarak dibime girdi ve kollarını belime sardı. Ani hareketinden dolayı pijamama süt dökülmüştü.

"Mino üstüme döküldü"

"Mmmhı"

"Uyanmadın mı hala"

"Uyumadım ki"

"Çalışma odasında uyuya kalmışsın"

"Biliyorum, o yüzden biraz daha uyumam gerek."

Bunu dedikten sonra iyice sarılmış ve kokumu içine çekmişti.

"Tamam sen uyu benim okula gitmem gerek"

"Hala mı kızgınsın bana"

"Bilmiyorum daha tam affettirmedin kendini"

"Ben biraz daha burada uyuyayım sonra affettiririm"

"Yerini sevdin herhalde"

"Hıhı çok sevdim"

"Kalk kalk hadi üstüme de süt döktün zaten, sende çıkar üstünü gitmeden pijamaları atayım"

Ben bunu der demez olduğu yerde doğruldu ve üstündekini çıkardı. Ben de refleks olarak Gözlerimi kapattım altındaki pijamayı da çıkartıp yanıma geldi. Tabii benim gözlerim kapalı olduğundan ellerimi gözlerimin önünden çekince fark ettim. Elime pijamalarını bırakırken,

"Sanki görmediğin şey"

dedi ve duşa doğru ilerledi. Hodri meydan Minho Bey. Vücudunu önceden görsem de bu her görüşümde etkilenmeyeceğim anlamına gelmiyor. Bakalım sen etkilenecek misin?

Evde çamaşır makinesi bulunan başka bir oda daha vardı ancak ben Minho'nun bulunduğu banyoya girmeyi tercih ettim. İçeriye girdiğimde dişlerini fırçalarken aynadan da bana baktı. İlk önce onun pijamalarını attım. Sonra üstümdekileri yavaşça çıkarmaya başladım. Dişlerini hızlı hızlı fırçalıyordu ancak ben soyunmaya başlayınca temposun düşürdü. En sonunda da fırçayı bıraktı ve sert bir şekilde ağzındaki macunu tükürdü.

Ben makineyi ayarlarken beni, askılı atletiminin açıkta bıraktığı belimden yakalayıp çamaşır makinesinin yanındaki duvara yasladı. Bir eli kalçama giderken benim ellerim ise zaten onun omuzlarındaydı.

Hyung Of The Halfblood  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin