32

751 63 30
                                    

"Çorbayı karıştırsın biri, ben geliyorum hemen." diyerek mutfaktan çıktım. Telefonum çalıyordu ve ben çorba yüzünden telefona bakamıyordum. Salona gidip telefonu aldım elime. Yabancı bir numara arıyordu. Kaşlarımı çatıp telefonu açtım.

"Alo?"

"Nasılsın?"

"Kimsiniz?"

"Sesimi bu kadar çabuk unutacağını tahmin etmemiştim. Üzdün beni."

"Anlamıyor musun lan sen?! Kafayı mı yedin?! Rahat bırak beni, psikopat herif!"

Diğerlerinin duymaması için bağırmamaya çalışıyordum ama çok zordu. Engellemiştim ama başka bir numaradan aramaya başlamıştı.

"Asıl sen anlamıyor musun? Seni seviyorum diyorum, hâlâ karşılık veriyorsun. O yanındaki yavşak yüzünden böyle yapıyorsun değil mi?"

"Doğru konuş! Yemin ederim, sana yemin ederim ki seni gördüğüm yerde yumruğu yüzüne yiyeceksin. Sen ne yılışık, pis bir herifsin be. Beni biraz daha rahatsız edersen seni şikayet ederim. Emin ol hiç çekinmem. Takıntılı pislik, defol git!"

"Ben de seni seviyorum hayatım. Müsaitsen ofisine gelip bir kahve içmek isterim."

"Kafana sıçayım!" deyip telefonu kapattım. Doğrudan banyoya girdim. Sakinleşmeden mutfağa girmek istemiyordum. Diğerlerinin bilmesini de istemiyordum. Olay daha çok büyüyecekti yoksa. Eminim vazgeçecekti, ne kadar uzatabilirdi ki zaten?

En kötü polise giderdim. Çünkü ne Cenk ne Necip böyle bir şey olduğunu duyarsa rahat durmaz ağzını gözünü dağıtırdı.

Elimi yüzümü yıkayıp aynaya baktım. Neden böyle oldu anlamıyordum, hiçbir zaman laubalilik yapmadım. Aramızdaki çizgiyi her zaman korudum ama o çok değişik şeyler düşünmüştü.

Suratımı kurulayıp mutfağa geçtim.

"Nerdesin ayol sen? Çorbayı da tutuşturdunuz elime."

Bir şey demeden çorbanın başına geçtim geri. Aptal insan hemen beynimi işgal etmişti. Tekrar telefonum çalınca duymazlıktan geldim.

"Aşkım telefonun"

"Açmayacağım, çalsın çalsın sussun."

"Ama Oğuzhan arıyor."

Derin bir nefes alıp telefonu elinden aldım. "Efendim Oğuzhan?" dedim sakince.

"Senin sesin niye bozuk?" Cidden mi..? Bu çocuk gerçekten farklıydı. Sesimden bile anlamıştı bir şeyler olduğunu.

"Yoo değil. Sen neden aramıştın?"

"İnanmadım ama sen bilirsin. Bir şey olursa çekinmeden söyle." Sonra al başına belayı.

"Söylerim, merak etme."

"Tamamm." Uzata uzata konuşunca istemsizce güldüm.

"Neden aradığını söylemedin Oğuzhan."

"Ha şey ya, biz geliyoruz da bir şey lazım mı? Yarım saate evde oluruz."

"Lütfiye abla ekmek alsınlar diyor."

"Tamamdır, görüşürüz."

Telefonu kapatıp masaya koydum. Bütün keyfim kaçmıştı resmen. Bana bir şey yapabileceğinden değil, sadece çok rahatsız edici davranıyordu.

"Biri benim kocam, biri Lütfiye ablanın kocası biri Nur'un koca adayı AMA hepsi dururken Oğuzhan seni arıyor. Bak baaak. Düğün ne zaman aşkım?"

Pillow |°• Oğuzhan Özyakup •°|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin