44

526 63 18
                                    

"Ee dünyaya gelen büyüyor. Daha dün koşmaya başlamıştı, bugün kız istemeye geldik." diye konuştu Necip'in babası. Geleli on dakika falan oluyordu ve ortama yoğun bir duygusallık hakimdi. Oğuzhan ve Şermin ablanın arasında oturuyordum ben yine. Nur da Şermin ablanın diğer tarafında. Ben de Nur'un yanına gitmek istiyordum ama Oğuzhan bir saniye bile salmıyordu.

Nur'un annesi kaş göz işaretleriyle, Nur'a kahveler, dedi. Nur mutfak için kalkınca bizi de kapıdan çağırdı. Mükemmel dörtlü Nur'un peşinden mutfağa girdik.

"Nur ben çok açım ya. Bir şey yemeden gel, dedin. Midem delinecek birazdan."

Konuşmamın üstüne Ece kafama yapıştırmıştı hemen. "Çocuk musun be? İki dakika dur, kızın işi var." dedi.

Nur herkesin kahvesini yapıp getirdikten sonra yanımıza geri döndü. Sıra Necip'teydi. Lütfiye abla video, fotoğraf çekiyordu. Ece etrafa bakınıyordu, ben de Nur'a öneride bulunuyordum.

"Nur karabiber koy."

"Necip'in karabibere alerjisi var, saçmalama."

"E tamam, daha çok eğleniriz işte."

"Ya sabır..."

Bir çay kaşığı tuz koydu sadece. Elindeki çay kaşığını alıp "Vallahi yetmez! Ben bugünü çok bekledim, karışma!" diye yükseldim. Nur da elime yapışıp "Olmaz ya, yeter bu kadar!" diye karşılık verdi. Ece ve Lütfiye abla kahkaha atıyordu.

"Hop, kızlar ne oluyor ya?"

"Oğuzhan al sevgilini başımdan. Kafayı yemiş."

"Ya hayır ya! O tuzun tadı bile gelmez."

"Ne kavgası bu?" diye Lütfiye ablalara baktı. Lütfiye abla hâlâ kayıttaydı. "O diyor ki tuzu çok koy, o da diyor ki olmaz kıyamam." dedi Şermin abla.

"Aman Nur, iki kaşık fazla koysan ne olacak? At gitsin, ileride kavga falan ederseniz 'keşke daha çok koysaydım' demezsin. Sen de ses yapma güzelim. İçeri sesiniz çok geliyor."

Tamam yiğidim

Tamam hayatımın anlamı

Tamam kartal bakışlım

Nur balkona çıkmış, Oğuzhan içeri gitmişti. Lütfiye ablanın elindeki telefona el sallayıp kahvenin başına gittim. Çay kaşığını bırakıp, yemek kaşığıyla bir kaşık tuz attım içine.

"Evet arkadaşlar bugün Necip Uysal'ı komaya sokuyoruz!" dedim.

"Oha kızım fazla gelmesin o?" Diye seslendi Ece.

"Hepiniz Necip'i ve bize neler yaptığını hatırlıyorsunuz. O yüzden ona az bile."

Necip şaka ayağına delirtiyordu bizi. Lütfiye ve Şermin ablayı sözleriyle deli ediyordu. Ece ve beni, suya tuz atma, yemeğe acı koyma gibi çocukça şeylerle deli ediyordu. Nur'un ayak seslerini duyunca kaşığı tezgahın içine fırlatıp arkaya gittim.

Şüpheyle bana bakıp önüne döndü. "Bu da hazır, siz geçin içeri. Pişince ben getireceğim bunu."

"Kaynayınca yani."

"Düzeltmese çatlar ya."

İçeri geçip yine eski yerlerimize oturduk. Tam karşımda Necip vardı. İsteme anı gelmeden Nur kahveyi Necip'in önüne koyup yanına oturdu.

"Ee gelelim asıl konumuza. Gençler birbirlerini görmüş, beğenmiş ve sevmiş. Biz büyüklerin de üzerimize düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor. Uzun lafın kısası, Allah'ın emri, peygamberin kavliyle kızınız Nur'u oğlumuz Necip'e istiyoruz."

Dorukhan'ın başlatmış olduğu alkışa Oğuzhan ve diğer herkes katılmıştı. Alkış bitince bir sessizlik oluştu. Kız babası olmak gerçekten zordu. Adam tam ağzını açıp konuşacakken ultra sessiz olan odada bir ses yankılandı.

Karnımın gurultusu... Herkes bizim oturduğumuz koltuğa döndü aynı anda. Dorukhan ve diğerleri gülmemek için zor duruyordu. Ben de yerin dibine girmemek için. Bir şey olmamış gibi tekrar önlerine dönünce Oğuzhan kulağıma eğildi.

"Neden yemek yemedin?"

"Dur Ozzy en önemli yeri kaçıracağız." deyip konudan kaçmak istedim ama o yine de gülüp "Ben bu numaraları yemem de neyse, bu seferlik görmeyeceğiz." Sağ ol aşkım ya içimi rahatlattın. Daha sonra hayvan gibi güleceklerinden adım kadar emindim.

"Nur benim biriciğim, yere düşse ondan çok benim canım acırdı küçükken. Şimdi de her şey aynı, bir zarar geldiğinde ondan çok benim canım yanar."

Nur'un babasının duygusal konuşması yüzünden gözlerim yanmaya başlamıştı. Zaten her şeye ağlayan bir yapım olduğu için şu an da aşırı duygu yüklemesi yaşıyordum.

"Necip de benim bir oğlum artık. İnsan oğluna güvenmeyecek de kime güvenecek değil mi? Önce bir kahveni iç bakalım damat."

Senin minnoş kalbini yerim be adam!

Necip kahveyi tekte bitirmişti. Tekrar alkış derken Cenk kahvenin yanındaki suyu kapmıştı, Necip'ten önce. Daha fazla bakamayacağım çocuk ölecek! Kıpkırmızı olmuştu, kıyamam... Herkes gülünce konuya geri dönüldü.

Biraz daha duygusal konuşma yapılmıştı ama ben karnımın açlığı yüzünden guruldamaması için dua ediyordum ve kaçırmıştım.

Herkesin ayağa kalkmasıyla ben de kalktım. Tepsiyi Şermin abla tutacaktı. Biz de kenarlarda izliyorduk.

Tam Necip'in babası kurdeleyi kesecekti ki Dorukhan'ın "Aaaa makas kesmiyor mu ne?" diye abartarak konuşması sonucu paracıklar tepsiye koyuldu. Ozzy Dorukhan'ın salaklığından şikayet ederken ben gülüyordum.

Fotoğraf için kamerayı elime aldım. Malum mimar olunca, insanın kamerayla arası çok iyi oluyor. Önce aileler sonra biz çekilecektik.

"Herkes buraya baksın!"

Birkaç poz aldıktan sonra diğerlerini çekmeye başladım. Agaları dört bir yanına geçti çiftin. Kartal pençesi yapıp poz verdiler. Hepsi o kadar yakışıklıydı ki kendi nazarım değecek diye korkmaya başladım.

Oğuzhan beni çağırdı fotoğraf için. Kamerayı Dorukhan'a verip Necip'in yanına geçtim. Ozzy de Nur'un yanındaydı.

"Siz çıkın bir de biz tek çekilelim." dedi Ozzy, Necip'e.

"Hadi çocuklar, gelin de yemek yiyin." Her şey arkadaki masadaydı ve herkes kendi tabağına alıyordu. Oğuzhan'la hızlıca fotoğraf çekilip biz de masaya geçtik.

Nur'un anneannesi "Ee sizin düğün ne zaman?" diye Oğuzhan ve bana bakınca kalakaldım.

***

"Ee sizin düğün ne zaman yavrularım?"

"Doru git başımdan."

Olcay abilerin evine gitmiştik, oradan. Dorukhan sabahtan beri bizimle uğraşıyordu. Doğrusu benimle. Yok düğün, yok karnın aç mı, yok...

"Kızma bir şeye de be. Takılıyorum, Allah Allaah."

Mükemmel bakışlarımı Dorukhan'a gönderip önüme döndüm. Oğuzhan'ın da hoşuna gidiyordu, birileri sordukça Oğuzhan gülüyordu.

"Sen ne zaman birini bulursan o zaman evleniriz biz Dorum." dedim. Asla ciddi ilişki insanı değildi ve ben de bunu kullanacaktım.

"Sana ne kardeşim? Sen işine baksana."

Görev başarılı!

Herkes sohbet içindeyken aniden uyku bastırmıştı. Yavaş yavaş konuyu takip edemediğimi fark ettiğimde gözlerimi daha fazla zorlamadan kapattım. Kafam Oğuzhan'ın omzundaydı ve burası mükemmel kokuyordu. Kahve ve tıraş losyonu gibi...

Kahve kokusu başlı başına güzelken Oğuzhan'ın kokusuyla karışan kahve kokusu çok başka bir seviyeydi.




🐾🐾🐾

Selam
❤️‍🔥

Pillow |°• Oğuzhan Özyakup •°|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin