29

767 58 20
                                    

"... Beş dakikaya ordayım. Sen şimdiden hazırlan, çık kapının önüne."

"Oğuzhan ben Ece miyim ya? İki dakikada gelirim ben."

"Pekii. Kapatıyorum şimdi." deyip kapatmıştı.

Birazdan şu ünlü İstanbul turumuzu yapacaktık ama Oğuzhan geç kalmak istemiyordu. Sabahın dokuzunda arayarak uyandırmış sonraki yarım saatte de tekrar uyumayayım diye arayıp durmuştu. Sözde uykum bölünmesin diye geç buluşacaktık. Şimdi de hazır mıyım, değil miyim diye sürekli kontrol amaçlı arıyordu.

Dışarı çıkmadan deri ceketimi elime aldım. Hava her dakika farklıydı. Dışarı çıktığımda Oğuzhan'ın benden önce geldiğini gördüm. Arabada telefonuyla oynuyordu. Dorukhan'ın bana yaptığı gibi onun tarafına dolanıp camına vurdum. Korkutmak istemiştim ama o kafasını kaldırıp güldü sadece.

Arabadan inecekken durdurdum onu. Şu kapı açma olayı için inecekti. Ellerim şimdilik işe yarıyor Ozzy.

"Günaydınn." dedim, sabahları benim sesim ve mutlu çıkması... Ece görse kahrından ölürdü.

"Öğlen oldu yalnız."dedi ufak çaplı esprine gülüyoruz tabii ki Oğuzhan.

Emniyet kemerini takıp Oğuzhan'a baktım, o da bana bakıyordu.

"Bugün de espri makinesi gibisin Ozzy."

"Her zamanki halim efendim."

Şapşal ya, istemeden güldüğümde o da güldü. Gamzelerini öpmek istemem bence en doğal hakkımdı. Suratının her bir santimi mükemmeldi ama gamzeleri bambaşkaydı.

Ölürsem beni gamzelerine gömün, zaten çukur atın üzerime toprağı.

Yine gerizekalı gibi düşünmeye başlamadan önüme dönsem iyi olacaktı.

"Ee ne yapıyoruz peki?"

"Kahvaltımızı yapalım da sonrasına bakarız."

"Beni davet ettin ve bir planın yok mu? İnanamıyorum bir de maestro olacaksın. Plansız maestro mu olur?"

Şaşkınlıkla bana döndü. "Sen onu nerden biliyorsun?" Tekrar yola döndü ama hâlâ şaşkındı.

Ufak bir kahkaha atıp cevap verdim.

"Hakkında o kadar çok şey biliyorum ki Oğuzhan, buna sen bile inanamazsın."

"Sen ciddi misin?"

"Evet kaptanım."

"Yemedin içmedin beni mi araştırdın sen? Bu haksızlık yalnız ben seni araştıram-"

Telefonum çalınca sustu. Telefona baktığımda Efe'nin aradığını gördüm.

"Efendim?"

"Sana bir şey soracağım. Çiçekleri anladım da çelenk ne?"

"Ne diyorsun be?"

"Biri çelenk göndermiş. Bayağı kocaman üzerinde fotoğrafın da var şekerim." deyip kahkaha atmaya başladı.

"İsim yazıyor mu gönderen kişinin?"

"Hayır, D. T yazıyor."

"Tamam ben anladım kimin gönderdiğini. Ben kapatıyorum sonra görüşürüz."

Oğuzhan merakla bana bakıyordu.

"Dorukhan'ın var oluş amacı ne?" dedim sakin bir sesle.

"Ne yaptı yine?"

Telefonuma bildirim gelince cevap veremeden telefona baktım. Efe çelenkin fotoğrafını yollamıştı. Fotoğrafı Oğuzhan'a çevirdim.

"Bir de D.T yazdırmış." dedim bıkkınca. O da gülmekten geri kalmadı tabii ki.

Pillow |°• Oğuzhan Özyakup •°|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin