BÖLÜM 24 : İhanete İtaat Et
"Başaramadın."
Kaçışlar. Direnişler, yaşamak uğruna verilen savaşlar. İntikam, dilimde acı bir tat...İhanetler, göğsümdeki sızı... Acıyan saç diplerim, ezilen elmacık kemiğim... Hayır, yoksa ezilen kalbim mi?
Uğultular zihnimi esir ediyordu. Göz kapaklarımı aralamaya çalıştım ancak fayda etmedi. Korkunç bir uğultu kulaklarımı sağır ediyordu, parmaklarım şakaklarıma uzandı, dişlerimi sıkarken acıyla dudaklarımı araladım. Bir inilti, bir feryat dudaklarımdan kaçmak ister gibiydi, ses çıkarıp çıkarmadığımı duyamadım.
"Ablacığım, kocaman bir adam olduğumda ben de senin gibi korkusuz olabilecek miyim?"
"Benim cesur olduğumu da nereden çıkardın, Zey?"
Gözlerini kocaman açıp gülümsedi. "Çünkü ben sana sarılınca masallardaki o devasa canavarlardan korkmuyorum! Eğer cesur olmasaydın nasıl bu kadar güvende hissedebilirdim ki?"
Canavarların boyunu göstermek için koltuğa zıpladı, ellerini havaya kaldırdı ve kendisinin iki katı bir canlıyı anlatmaya çalıştı.
"Bu kadarlar!" diye haykırdığında sırıtıyordum.
"Sen sadece beş yaşındasın," diye homurdandım yerimden kalkarken. "Şu bilmiş cümlelerin beni öldürüyor. Canavarları nereden uydurdun?"
"Olven!" diye kaşlarını çattı. "Dün akşam arka bahçede sizi yalnız bırakmadığım için kızdı, 'canavarlar söz dinlemeyen küçük çocukları geceleri kaçırırlar' dedi."
Olven'in sersemliğine iç çekerken Zey'in tepesine çıktığı koltuğa yaklaşıyordum. Bir adım, sonra bir adım daha... Küçük çocuk uzaklara dalmış, Olven'in kim bilir nasıl korkutucu bir ifadeyle anlattığı canavarları hayal ediyordu! Hiç beklemediği bir anda Zey'in bacaklarına doğru atıldım.
"Böh!"
"İmdat!" diye çığlık atarken kaçmaya çalıştı. Bacaklarına sıkıca yapışıp onu koltuğa devirdim, annem bu manzarayı görse kalp krizi geçirirdi çünkü koltuk çok eski olduğu için bizi defalarca üzerinde zıplamamamız konusunda uyarmıştı.
Kimin umrundaydı?
Çığlıklarıyla dikkatleri üzerimize çeken Zey'in ağzını parmaklarımla kapattım, sonra üzerine kapanıp onu gıdıklamaya başladım. Önce korkuyla beni itti, sonra gıdıklandığı için dayanamayıp kahkahalar atmaya başladı. Biraz daha devam etseydim zavallı çocuk neredeyse çatlayacaktı!
"Era, Era, Era!" diye ellerimi itekledi. "Ne olursun dur!"
"Isırmadan olmaz!"
"Abla, ben patates değilim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMUŞ KUŞLAR GÖĞÜ
FantasiEvera Alfen. Ya da yalnızca Era. Ölümün soğuk nefesini ensemde hissedene dek etraftaki herkes kadar sıradan bir yaşam sürdüğünü zanneden o genç kızdım. Hayatta kalmak için tek kural vardı; ormandaki sınırlara adım atmayacaktım. Her şey öğretil...