14: Yeniden Başla

4.2K 627 1K
                                    


İçeride ölüm sessizliği vardı.

Kimseden çıt çıkmıyor, herkes sessizliği bozacak şanssız kişinin kim olacağını bekliyordu. Nefesimi tutmuş ve korkunç anın sonlanacağı noktayı beklemekten başka yapacak hiçbir şeyim olmayarak etrafı seyrediyordum. Çaresiz hissediyordum çünkü bir kez daha sebebi olacağım bir kavganın ortasında kalmamak için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

Üstelik daha az evvel kavganın artık kesin bir dille bu evin sınırları içinde kabul edilmeyeceği konusunda uyarılmışken...

"Mataz denilen piç bu eve girerse sağ çıkartmam."

Rans hiçbirimizi şaşırtmayarak tartışmayı ilk başlatan kişi oldu.

Mataz'a doğru yürüdüğünü gördüğümde soluğumun ciğerlerime sıkışıp kaldığını hissettim. Bunca kişi içinde ayağa kalkamıyor, bedenimi onun önüne siper edemiyordum. Aralarına girdiğim an eminim ki işler kızışacaktı ve hakkımızda hiç olmaması gereken şeyler konuşulmaya başlanacaktı.

Yapabileceğim tek şey elim kolum bağlı şekilde izlemekken birileri bana saldırıp birkaç tokat atsa canımı daha az acıtacağını düşündüm.

Bakışlarımız Felia ile kesişti.

Yüzünde izi kalmış büyük bir yara izi vardı.

Rat'ın kaba sesini işittiğimde gözlerimi genç kızdan çekmek zorunda kaldım. "Saçmalamayı kesin."

Uzun adımlarıyla kardeşinin önüne geçtiğinde Mataz artık Rans'a değil, Rat'ın iri sırtına bakmak zorunda kalmıştı. Bu sırada ortamdaki gerilimi azaltmak isteyen Leya çabucak Rans'ın kulağına uzanıp bir şeyler fısıldadı. Ne dediğini duyamadım ancak genç adamın elini hafifçe yumruk yaptığını görebiliyordum.
Misafirler yaşanan gergin andan dolayı hala kapı ağzında beklemeye devam ederken Lukan sabrı kalmamış gibi ayağa fırladı.

"Buyrun. İçeri geçin... Davetimizi reddetmediğiniz için teşekkür ederiz."

Rans kapı ağzından bir adım geriledi. Ardından başını arkasına çevirip yavaşça babasına baktı. Gözleri birbirlerine değdiği ilk an aralarında patlamaya hazır bir bomba olduğunu ve sonucun büyük kayıplar getirebileceğini görebiliyordum.

Son tartışmalarını hatırladığımda iç sesim hiç iyi şeyler fısıldamıyordu...

Lukan adeta Rans'a meydan okurcasına tek kaşını kaldırdığında Rans derin bir nefes verdi. Boynundaki damarlar belirginleşti, yüzüne karanlık bir perde inmiş gibi gölgelendi.

Bakışları...

Beni ürküten en büyük şey bakışlarıydı. Berrak bir deniz olduğunu düşündüğüm sonsuz maviliği derin bir okyanusa dönüştü, oraya değeni hırçın dalgalarıyla yakalayacak, hiç acımadan boğacaktı sanki. Koyulaşan gözleri babasından ayrılıp usulca sağ tarafa kayınca bunca kalabalığın arasında bir anda ikimiz göz göze geldik...

Saniyeleri saymayı unuttuğum uzun bir süre bana baktı. Gözlerini bir an bile ayırmazken keşke düşündüğü her şeyi çözebilmemin bir yolu olsaydı diye düşündüm. Kirpiklerimi kırpıştırdım, o ise gözlerimde aradığı bir sorunun cevabını bulmuş gibi bir adım daha geriye gitti. Yüz ifadesi yavaşça yumuşadı, boynundaki damarlar eski maviliğine büründü.

Rans'ın nasıl sakinleştiğini izliyordum.

Leya, fırsattan istifade ona duyamadığım bir şey daha fısıldadığında oğullarını en iyi tanıyan kişi olduğu için ortamı yumuşatabilecek en mantıklı insan olduğunu da biliyordum.

UNUTULMUŞ KUŞLAR GÖĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin