📻6.Bölüm📻

7.1K 653 142
                                    

6.Bölüm
''Unutmak kolay mı deme! Unutursun Mihriban'ım!''

______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________

Ard arda kaç zemheri, kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül-gürül akan bir dünya. Bir ben uyumadım, kaç leylim bahar, hasretinden prangalar eskittim... Kitabı kapatıp derin bir iç çekişle göğsüne yaslamıştı Feride. Yaprak yeşili gözleri puslanmış, burnunun direği keskince sızlamıştı. İki hafta evvel Oktay'ın hediye ettiği şiir kitabıydı bu okuduğu. Ne geceleri, ne gündüzleri elinden bırakması mümkün olmuyordu. Bilhassa takıldığı iki şiir vardı ki , onları iki kapak arasında bırakmaya gönlü elvermemişti. Çiçek kapaklı defterini açmış, saman sayfalara armağan dolma kaleminin mürekkebiyle hecelemişti. Bakışlarıysa ondan hükümsüzmüş gibi dönüp dönüp karşı apartmanın penceresine bakıp durmuştu. Hasretle doluyordu göğsünün içi. Görmeden geçirdiği her bir gece ona hüzün olarak geri dönüyordu. Neydi bu sızının adı ? Sevda mı? Yalnızca gözlerine bakabildiği, onu da ancak uzaktan uzağa yapabildiği bir adama sevdalanmış mıydı? Niçin? Niçindi gönlünün ondaki bu ısrarı? Dönüşüne günler, haftalar, aylar vardı. O güne dek bu sancıyı çekmekte ki inadı niçindi?

-Feride! Un helvası kavurdum. Bir tabak götürüver komşuannnene , pek sever !'

Annesinin sesini duyduğu an fırlayarak kalkmıştı oturduğu masa başından genç kız. Telaşla karyolasına koşturmuş, yatağını kaldırıp elindeki kitabı altına gizlemişti. Yasaklı bir kitaptı bu. Eğer annesi bulursa gideceği yer banyodaki termosifon soba olurdu. Hem yine saçlarını yolardı , ki Feride bunu asla istemezdi. Günlerde kafa derisinin acısından saçlarını taramakta zorlanmıştı. Üzerindeki ara boy eteği ve kazağını düzeltip sırtına köşede asılı duran hırkasını atıvermişti. Havalar soğumuştu artık. Kış gelmişti. Henüz kar yağmamıştı ama soğuğu şimdiden sarmıştı İstanbul'u. Onun gelişi ise bir sonraki kışa olacaktı...

Merdivenlerden sekerek aşağıya inmiş, annesinin masa üzerine bıraktığı emaye tabağı alıp ayakkabılarını geçirmişti ayağına. Hasene Teyze ve Zehra olmasa okul haricinde burnunu evden çıkaramaz olmuştu. Babasının çalıştığı fabrikanın yakın bir şehire taşınıyor oluşu iç işlerini fazlasıyla etkilemişti. Erhan Bey şimdilik çoluk çocuğu toplayarak göç etmek istememiş, birkaç arkadaşıyla tuttukları iki göz odada yaşamaya başlamışlardı. Haftasonları ve tatillerde de evine gelecekti. Böylece Gönül Hanım evin hem annesi hemde babası konumuna yükselmişti. Rahatlayacakları yerde daha sıkı bir politikaya girmeleriyse sürpriz olmamıştı.

Elindeki tabakla çıkmaza doğru hızlı adımlar atmış, alışkın olduğu bahçe kapısından girip bahçeye açılan mutfak kapısını tıklatmıştı. Bir yandan dönüp dönüp bahçeye bakıyordu. Ah bu bahçe ! Bu ev! İlkokulda ki resim derslerinde öğretmen ne vakit ev çizmelerini istese gözlerinin önüne bu ev gelirdi. Sıcacık, samimi bir yuvaydı burası. Öyle hissettiriyordu. Çok geçmeden kapı Hasene Teyze tarafından açılmıştı. Yaşlı kadının dudakları her zamanki gibi kıpır kıpırdı. Muhtemelen yenice namaz kılmış ve günlük okumalarını yapıyordu. Genç kız elindeki tabağı ona doğru gösterip içtenlikle tebessüm etmişti.

-Sana un helvası getirdim komşuannem. Seversin.'

Etrafı kırışıklıklarla dolmuş gözlerini kısarak hal diliyle teşekkür etmişti Hasene Hanım. Okumasına ara vermeden el yordamıyla genç kıza içeri girmesini işaret etmişti. Feride bir an duraksamıştı. Annesi hemen dönmediği için çıkışabilirdi. Aman canım ! Kendisi yollamamış mıydı? Ne vardı komşuannesiyle beş dakika oturuverse? İçeri girip kadıncağızın çoktan yakmaya başladığı sobasının yakına ilişmişti. Hava dakika süren bir yolda bile onu üşütmeyi başarmıştı. Kar çok uzakta görünmüyordu. Aradan birkaç dakika ya geçmiş ya geçmemişti. Hasene Hanım okumasını bitirmiş, dönüp torunu gibi sevdiği can dostunun yadigârına sevecen gözlerle bakmıştı.

Ömür Çıkmazı 📻 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin