20.bölüm
''Aklımda sen! Fikrimde sen! Kalbimde , ruhumda sen!''_______________________________________________________________________________________________________________________________________________________________________
Kızıllaşmış bir düzene bulut ardında batıyordu güneş. Gün bitmiş, vakitler akşama erişmişti. Sokaklar evlerine dönen insanlar ile doluvermişti bir anda. Bakkaliyenin dolabındaki ekmekler azalmış, kasetçi Coşkun'un açtığı Orhan Gencebay sesi çıkmazın başını doldurmuştu. Yüzünde tatlı bir tebessüm asılıyken kucağında gazeteye sarılmış iki ekmekle bakkaldan çıkmıştı Mehmed Tahir. Kulağında çınlayan şarkının sözleri gözlerini boşluğa daldırıyor , attığı adımlar kurduğu bir hayalin hakikate eriştiğini kalbine fısıldıyordu. Bugün babasından fırça yemiş, sofrasından men edilmiş olsa da üzgün değildi. Aksine bu fırçanın ardından güzel şeyler olacağına bittabi emindi. Hep öyle olmamış mıydı? Babası küçüklüğünden beri bir kusur işlediğinde ona fırça atmış, fakat gönlü bir tanecik oğlunun üzülmesine razı olmadığından problem her neyse sessizce halletmişti. Kızdığı şeyin Feride ile nikahlanması, onu çıkmaza geri getirmesi değil, bunları yapmadan evvel onunla istişare etmemiş olması olduğunu iyi biliyordu. Ve tüm bu kızgınlığı geçtiğinde babasıyla karşılıklı şu kapı önünde çiftetelli oynayacaklarını da biliyordu. Şimdiyse kucağında tuttuğu ekmekler ile çıkmaza doğru yürüyordu. Cemal Bey onu sofrasından men ederek bir nevi git yemeğini babaannende ye demişti. Babaannesinde yemek yemek... Ucunda Feride'nin oturduğu, her lokmasına onun ellerinin değdiği yemekleri yine onun gözlerine bakarak yemek... Bunlar değil miydi senelerdir kurduğu hayaller? İşte başlamıştı hayallerine kavuşmaya!Kapıya vardığında eli bir an alışkanlık ile cebine gitse de anahtar ile girmesinin uygun olmayacağını düşünerek kapıyı sert sayılmayacak biçimde tıklatmıştı. Kalbi ramazan davulları gibi gümbürdüyordu. Sevdiği kızla nikahlanmış, şimdide yuvaları olacak bu eve ellerinde ekmekler ile gelmişti. Nasıl bir mutluluktu bu ! Nasıl eşsiz bir mutluluktu! Derken kapı usulca aralanmış, genç kızın yaprak yeşilleri ürkek bir bakışla kapıdaki kişiye bakmıştı. Bu saatte gelenin kim olacağını sorgulayarak kapıyı açsa da irisleri Mehmed Tahir'e değdiğinde heyecanla parıldamıştı. Gelmişti! Dün gece defteri aracılığıyla yaptığı o ilan-ı aşktan sonra ilk kez ona gelmişti. Peki ya şimdi ne olacaktı? Nasıl davranması icap ederdi? Üstelik birbirlerine yenice açılmış olsalarda Allah katında nikahlı kimselerdi onlar. Adamı kapıda beklettiğini fark ettiği an mahcubiyetle kenara çekilmiş, eliyle içeriyi işaret etmişti.
-Geleceğinden haberim olmayınca şaşırdım. Buyur lütfen. Hoşgeldin.'demişti kekeler bir tavırla. Genç adam mütebessim bir çehreyle içeri girmiş, eşiği geçtikten sonra odaya yönelmeden duruvermişti. İçeri girdiğinde yanlarında babaannesi olacağından sevdiği kızla rahatlıkla konuşamayacaktı. Evet kalbi deli gibi atıyordu. Evet elleri yine buz kesmişti. Lakin yıllar boyunca o kadar susmuştu ki , artık hiç susmadan konuşmak, duraksamadan Feride'ye koşmak istiyordu. Genç kız nefes almayı unutup pespembe olan yanaklarıyla ona bakarken kucağındaki ekmekleri ona uzatmış, ardından elini ceketinin cebine atıp kırmızı bir horoz şekeri çıkarmıştı. İyi bilirdi Feride'sinin neler sevdiğini. Araya vakit girse de , genç kızın omuzlarına olgunluk çökse de hala horoz şekeri seveceğine emindi.
-Bunu sana aldım. Pek severdin.'demişti şekeri nazikçe uzatarak. Feride'nin gördüğü şeyle havalanmıştı kaşları. Yüzünde heveskâr bir gülüş belirmiş, omuzları hevesle yukarı kalkarken alıvermişti horoz şekerini. Severdi ya! Sevmez olur muydu hiç? Her ekmek almaya gittiğinde mutlaka bir horoz şekeri sıkıştırırdı ceplerine. Eskiden sokakta yerdi. Ama büyümeye başladığında annesi kocaman kız şeker mi yiyorsun sokaklarda diyince artık alıp odasında yemeye başlamıştı. Tabii gitmeden evvel... Aylar olmuştu damağının bu aromatik tatla buluşmayışı. Gözleri genç adamın zifiri harelerine manidar bir bakışla çevrilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ömür Çıkmazı 📻 (Tamamlandı)
Novela Juvenil-Neden?'demişti sıcak nefesi genç adamın dudaklarına vururken. Uzun siyah saçları kirpiklerine takılmıştı. Ancak onu çekecek ne hali nede aklı vardı. Ona değen bedeni adeta karıncalanmıştı. Dolgun dudakları hafifçe titremişti. 'Neden kurtardın beni...