Sabah erken kalkıp-4 saat uyumuştum-banyodaki rutin işlerimi hallettim.Üzerime dünkü giydiklerimi giyip aşağı indim.Bora benden önce kalkımıştı ve televizyon seyrediyordu.Bana bakıp sonra tekrar televizyona döndü.
''Rujunu sürmemişsin.''dediğinde gözlerimi devirdim.''Sanki sen aldın.Sana ne?İster sürerim ister sürmem.''
Televizyonu kapatıp ayağa kalktı.''Tartışacak zamanımız yok.Bugün odun toplamamız lazım.''
''O niye?''
''Odunumuz bitti.Bu akşam çok soğuk geçecekmiş.Üşüyüp hasta olmak istemeyiz değil mi?''
''Oşoyop hosto olmok ostomoyoz doğol mo?''diye tekrarladığımda gözlerini devirip ''Çocuk gibisin.''dedi.
''Zaten çocuk değil miyiz?'' Daha on yedi yaşındaydık.Bir sene sonra bu lafı söylerse o zaman düşünürüz.
''Hadi kahvaltı hazır.''dedikten sonra mutfağa yöneldi.Bora kesinlikle Türk olamazdı.Bütün yemekleri o hazırlıyordu.Ben sadece dün patlamış mısır patlatmıştım o kadar.
Karşısına oturup ''Neden her şeyi sen yapıyorsun?''diye sordum.Çayından bir yudum alıp''Çünkü yemek yapmak beni sakinleştiriyor.''diye yanıtladı sorumu.
''Başka neler seni sakinleştiriyor?''
''Soru cevap mı oynuyoruz?''
''Hayır.''
''Eğer oynayacaksak akşam oynarız bir şartla.''
''Evet?''
''Sorduğumuz sorunun yanıtını vermezsek bir shot atacağız.''
''Klişe.Ayrıca sen de mi soru soracaksın?''
''Birincisi kabul etmezsen oynamam ikincisi evet bende soru soracağım.''
''......Tamam,kabul ediyorum.''
''Tamam.''
Kahvaltımızı bitirdikten sonra bahçenin yanındaki ormana girdik.Ağaçların boyu uzundu.Bu yüzden gökyüzü zar zor görülüyordu.Garip hayvan sesleri ve uzaktan gelen nehirin sesi dışında çok sessizdi.
"Ağaçlarla mı flörtleşiyorsun?"
"Ne,ben mi?"diye sordum şapşalca.
"Bizden başka biri yok burada."
''Çok komiksin!'' Koluna vurup önden yürümeye başladım.Arkamda mızmızlandığını duysamda aldırış etmedim.Uygun bir ağaç bulunca elimdeki baltayı sertçe ağaca doğru vurdum.
Küçük bir ağaca vurmuştum. Bu yüzden kolayca yeri boyladı. Bora'nın elimden baltayı çekmesiyle sevincim kursağımda kalmıştı.''Ne yapıyorsun?'' diye çıkıştığında afalladım. Pardon da biz ağaç kesmeye gelmedik mi? Bu ne öfke Allah aşkına?
''Ağaç kesmeyecek miydik?''diye sordum masum köylü edasında. Az önce elimden aldığı baltayı sertçe yere atıp ''O ağaç daha yeni dikilmişti!'' diye bağırdı.
''Bağırma konusunda problemlerin mi var?''
''Konuyu değiştirme. Al şu baltayı arkamdan gel. Ben sana keseceğin ağaçları gösteririm.''
Az önce yere attığı baltayı alıp peşinden gittim. Bu meseleyi neden bu kadar büyütüyordu?
Sonunda bir tane ağaç gösterdiğinde baltayı ağaca vurdum. Vurmamın etkisiyle ağaç yeri boyladı. Devrilen ağaca Bora'nın gösterdiği gibi belli aralıklarla vurup dört parçaya ayırdım ve ikisini alarak eve doğru yürüdüm. Diğer ikisini de eve götürdüğümde aklıma gelen fikirle son anda Bora'nın yanına gitmekten vazgeçtim. İntikamımı neden şimdi, burada almıyordum? Baltayı gittiğimiz yönün tersine doğru atarak eve koştum. Odam gittiğimiz yolu çok net gösteriyordu bu yüzden pencereden yüzüm tam gözükmeyecek şekilde Bora'ya baktım. Hala ağaç kesiyordu ve benim gelip gelmediğimi daha fark etmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH RUJ(TAMAMLANDI)
ChickLitKimileri için eziklikten kurtulmak giyim tarzını değiştirmek demekti,kimileri için eziklikten kurtulmak kavga çıkarmak demekti ve kimileri için eziklikten kurtulmak popüler kişilerle takılmak demekti. Ame benim için eziklikten kurtulmanın yolu belki...