8. İNTİKAM ATEŞİ.

65 12 0
                                    

Kendimi tanıdık gelmeyen bir odada bulduğumda, kolumun acısı yüzünden nerede olduğumu düşünemez bir hal içerisindeydim.

Bir kaç dakika sonrasında odaya Savaş Aktan'ın korumalarının içerisinde gördüğüm bir adam geldiğinde, elinde gördüğüm kadarı ile tentürdiyot, sargı bezi, merhem ve bir de su vardı.

Adını dahi bilmediğim takım elbiseli adam çekingen ve yavaş adımlarla yanıma yaklaştığında başarabildiği kadarıyla benimle göz teması kurmuyor, hatta yüzüme dahi bakmamaya çalışıyordu.

Kolumu görebilecek bir hizada yanımda eğildiğinde hiçbir şekilde konuşmuyordu.

Üzerimdeki kıyafet akan kan yüzünden yaraya yapıştığında kıyafeti yaradan ayırırken bile canımdan can gidiyor gibiydi.

Kıyafetim özenle yaradan ayırıldı, daha sonrasında yaramın üzerine su tutuldu ve bu sayede yaramın üzerindeki partiküller temizlendi.

Adam hiç yüzüme bakmadan dikkatlice yaramla ilgilenirken tentürdiyottu bir pamuk yardımıyla yavaş hareketlerle yaramın üzerine sürdü.

Daha sonrasında ise elindeki merhemi de aynı şekilde sürerek sargı beziyle sarmaya başladı.

Pansuman sırasında sıktığım dişlerim artık ağrımaya başladığında, acıdan gözlerimi kapatmış hiçbir şeyi hissetmemeye çalışıyordum.

Fakat bu yaptığım hiçbir işe yaramıyordu acıyı iliklerime kadar hissetmeye devam ediyordum.

Adam sargı bezini de sardıktan sonra "Geçmiş olsun." diyerek odadan çıkmak üzere kapıya doğru yürümeye başladı.

Adam'ın geçmiş olsun dileğine, "Teşekkür ederim." diye karşılık verdiğimde adam çoktan odadan çıkıp gitti.

Bir kaç saat içerisinde neler yaşadığımı idrak etmeye çalışıyordum, kolumu bir kurşun sıyırmıştı.

Savaş sağ omzundan bir kurşun yemişti ve ben acı içinde kıvranırken Savaş Aktan'ın yüzünde hiçbir şekilde bir mimik oynamamıştı.

Nasıl olabilirdi? Kurşun acısına alıştığından mıydı bu ifadesizliği, yoksa hissettiklerini ifadelerine yansıtmamayı iyi öğrendiğinden miydi?

♟️

Savaş Aktan işte şimdi bir yangına körükle gidiyordu, onu ne tutabilen ne de durdurabilen vardı.

Bu gece bir ölüm yaşanacaktı ve bu ölümün ardında bırakılan hiçbir iz olmayacaktı, insanlar buna belirsiz bir ölüm derken Savaş Aktan aslında o ölümün meleği olacaktı.

Harun Kırca bu ölüm meleği ile 7 gün önce tanışmıştı, boynuna yüksek derecede ateşle basılan 'S.A' damgası ile ruhuna asla unutamayacağı bir iz bırakılmıştı.

Harun Kırca şimdi bir deponun içerisinde, elleri ve kolları bağlanmış, konuşmasını engellemek için ağzı bantlanmış bir şekilde öylece duruyordu.

Harun Kırca'nın kadrajına korkulu rüyası olan Savaş Aktan girdiğinde, bantlı olan ağzından bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

Fakat ne demek istediği anlaşılmıyordu, bant yüzünden anlatmaya çalıştığı her şey bir mırıltı gibi çıkıyordu.

Savaş Aktan, Harun Kırca'nın bir kaç adım atarak önünde durduğunda, Harun Kırca gözlerini fal taşı gibi açmış yine mırıltılı çıkan o sesiyle yalvarmaya başlamıştı.

Savaş Aktan deponun içerisinde duran adamlarına "Ellerini ve ağzını açın." diyerek bir emir vermişti.

Adamlar yüzlerindeki bir şaşkınlık ile ürkek adımlarıyla Harun Kırca'nın yanına gelerek ellerindeki ipi çözmüşlerdi.

GERÇEĞİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin