21. KAR BEYAZ.

42 12 2
                                    

Gözlerine bakarken.
Güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
Bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum..
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:

Sırrını her gün bir parça veren,
Fakat hiç bir zaman,
Büsbütün teslim olmayacak olan..

♟️

Savaş ile en son arabada konuşmuştuk ve sonrasında sanki o konuşmayı hiç yaşamamışız gibi beni yeniden kolları arasına sarıp eve çıkartmıştı.

Bu hangi eviydi hiç bilmiyor ve artık sayamıyordum, konağa gelmediğimiz için bir parça kırıktım fakat bu durumu düşünemeyecek kadar acı içerisindeydim.

Her gün başka bir evi karşımda buluyor ve o eve alışmaya çalışıyordum, ama bunların içerisinde en kısa sürede çok fazla alıştığım bir tek konak olmuştu ve diğerleri fıs kalmıştı.

Eve çıkarttıktan sonra kollarımda ve yüzümde olan kan lekelerini usulca temizlemişti ve sonrasında da bileklerimi sarmıştı.

Dikiş gerekmediği için kendimi bu yaşadıklarımın içinde yine de şanslı hissediyordum, ufak bir pansuman ve bir sargıyla atlatabildiğim için daha iyi bir haldeydim.

Fakat ömrüm boyunca bileklerimde bir kesik iziyle yaşayacak olmam veya tüm bu yaşadıklarımı hiçbir zaman tam olarak unutamayacağımın gerçeği beni sarıp sarmaladıkça iyi hissettiğim dakikalar kaybolup gidiyordu.

Savaş pansuman sırasınca bana hiç sesini yükseltmemişti ve olabildiğinde usul bir şekilde pansuman yapmıştı.

Savaş Aktan'a asla yakışmayan bu nazik hareketler beni şaşkınlığa uğratırken düşüncelerim kendince suçlu olduğunu düşündüğünü bu yüzden de vicdanını rahatta tutmak için bir an bile olsa iyi davranmayı seçtiğini söylüyordu.

♟️

Duşa girip çıkmıştım ve biraz da olsa bedenimdeki ağrıyı yok etmiş bir şekilde koltukta oturuyordum.

Savaş neredeydi bilmiyordum, bilmekte istemiyordum çünkü karşı karşıya geldiğimizde konuşmak zorunda kalacağımızı biliyordum.

Belki de Savaş'ta bu konuşmanın olmasından kaçtığı için salona gelmiyordu, bilemiyordum.

Fakat ben bu yaşananları Savaş ile konuşmadığım süre içerisinde düşüncelerimle baş başa kalıyordum ve düşüncelerim istemsiz bir şekilde Savaş'ı yaşadıklarım için suçlu bulmama neden oluyordu.

Savaş hayatıma girmeden önce, onunla ailemi kimin öldürdüğünü öğrenmek için bir iş birliğine girmeden önce gayet sakin bir hayatım varken Savaş hayatıma girdiğinden beri hiçbir şey yolunda gitmiyordu ve bozulan düzenimi de asla yoluna koyamıyordum.

Salona Savaş girdiğinde oturduğum yerde biraz daha düzgün bir hal almaya çalışırken bedenimdeki ağrı üzerime yüklendiğinde mızmızlanmama engel olamadım.

"Rahatına bak."

Savaş tam karşımdaki koltuğa oturduğunda bakışlarımı yüzünden başka bir yere çevirmek için çok uğraş versem de hiçbir işe yaramadı çünkü eninde sonunda yeniden bakışlarımız buluştu.

Sanıyordum ki artık bu konuşmayı yapmanın sırası çoktan gelmişti ve bu sefer ne kadar içim sıkılsa da, ne kadar içim daralsa da bu konuşmadan kaçma gibi bir seçeneğim yoktu.

Savaş önden başlayıp en azından içimdeki bu gerginliği aldığında, aslında bu konuşmadan değil de yaşadıklarımı bir daha hatırlayacak olmamdan kaçtığımı fark ediyordum.

GERÇEĞİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin