10. MAYIN TARLASI.

57 11 0
                                    

Etrafı ormanlık alanla kapanmış karşımda duran büyük konağa bakarken, daha dışından içerisinin de ne kadar şık olacağını konağın önünde duran aslan heykelinden anlayabiliyordum.

Güzeldi, iç açıcıydı.
Ormanla iç içe olması insanın yüreğine bir huzur serpiyordu.

Savaş'ta bir kaç adımda yanımda durduğunda, bana dönüp "Nasıl buldun? Beğendin mi?" diyerek gayet sakin bir ses tonuyla sorusunu yöneltti.

Temiz havayı içime çekerek "Beğenmek ne kelime, bayıldım." diyerek yüzüme gerçeklikle var yok arası bir gülümseme yerleştirdim.

Karşımda duran konak bir insan aklının alamayacağı kadar büyük duruyordu, şuanda göz ucuyla gördüğüm kadarıyla da burada bir sürü de hayvan vardı.

Ben burayı gezmek için sabırsız bir haldeyken, Savaş konağa doğru yürümeye başladı.

Savaş'ın arkasından minik adımlarla yürümeye devam ederken, bir yandan da hâlâ görebildiğim kadarıyla konağı inceliyordum.

Artık konağın dışıyla aramda bir bağ kalmadığında, kendimi gayet şık ve dizaynı çok fevkalade olan konağın içinde buldum.
Savaş bu görüntüye alışık bir halde konakta ilerlemeye devam ederken ben ise olduğum yerde durmuş bir kaç yeri daha gözden geçirmeye çalışıyordum.

Gözlerim konağın içerisinde dolaşırken, kadrajıma istemsiz bir şekilde giren fotoğraflar ile duraksadım.

Duvarların bazı yerlerinde aile fotoğrafları vardı, oturma odasının köşesinde duran masanın üzerinde ise Savaş'a ait olduğunu düşündüğüm bir kaç fotoğraf daha duruyordu.

Yavaş adımlarla masaya doğru ilerlediğimde çerçevelerden birini elime alarak küçük Savaş Aktan'a daha da dikkatli bakmaya başladım.

Fakat fotoğrafların yarısında ya elinde bir silah ya da çakı tarzı aletler vardı, bu yüz ifademin biraz çökmesine neden olurken kenarda duran fotoğraf gözüme çarptı.

Elinde silah olan ve çok dikkatli bir şekilde bakarak hedefini vurmaya çalışan Savaş Aktan'ın küçüklük fotoğrafını yeniden masaya bırakıp, gözüme çarpan o fotoğrafa uzandım.

Savaş burada tahminimce 16'lı yaşlarını yaşıyordu, bir gemideydi gözünde gözlük, yüzünde ise çok içten bir gülümseme vardı.

Saçları rüzgârdan uçuşurken, gülerek kameraya poz vermişti.

Bu fotoğrafları kim çekmişti hiçbir fikrim yoktu fakat aralarındaki en masum, en tehlikesiz duran fotoğraf Savaş Aktan'ın gülümsemesine takılı kaldığım bu fotoğraftı.

Savaş'ın ciddi sesiyle irkildiğimde, "İstersen yemek yiyelim, daha sonrasında ise merak ettiysen sana konağı gezdiririm." diyerek bakışlarımı fotoğraflardan ayırmama neden oldu.

"Olur, çok sevinirim." diyerek merak ettiğimi hiç saklamadan tüm neşemi de belli ettim.

Savaş kafasını bir sağa bir de sola yatırdıktan sonra yeniden yürümeye başladı.
Tahminimce mutfağa girdiğinde, arkasından bende yine ilerledim.

Tahminimin doğru olduğunu anladığımda, mutfağın içinde ne yapacağımı bilemeden bedenimi tezgâha yaslayarak Savaş'a bakmaya devam ettim.

Savaş gayet ciddi bir yüz ifadesiyle tezgâhın üzerine bir kaç malzeme çıkarttığında, malzemeler yüzünden tezgâhın zeminini görmekte bile zorluk çekiyordum.

"Aşiret sofrası falan mı hazırlamayı düşünüyorsun acaba?" diyerek kendi kendime gülmeye başladığımda, Savaş bu dediğimi hiç ciddiye almadan "Sen geç konağın içini incele, kahvaltı hazır olunca gelirsin." dediğinde mutfaktaki işlerden sıyrılma umuduyla mutfaktan hızlı adımlarla çıktım.

GERÇEĞİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin