16. ALAŞAĞI OLMUŞ HAYATLAR.

46 12 12
                                    

8 yaşıma geri dönmek istiyordum.
Ben artık 20 yaşındaki Deren Demir değil 8 yaşındaki o küçük kız çocuğu olmak istiyordum.

Masum olmak, kötünün ne olduğunu hiçbir şekilde öğrenmemiş olmak istiyordum.

16'lı yaşlarımı silmek istiyordum.
Enes'i tanıdığım günü silmek istiyordum.
Gerçi Enes değildi, Onur'du..

Ben 16 yaşımdan beri bir yalanla büyüyordum, canımdan bir parça olarak gördüğüm, her anımda yanımda olan, babamın bile beni ona emanet ettiği Enes beni her yaş günümde bir yalanla kucaklıyordu.

Neden yapmıştı peki bana bunu?
Neden böyle bir şeye gerek duymuştu? Neden dürüst olmamıştı bana? Neden bir yalanla baş başa bırakmıştı beni?

Beni tek bir emirle öldürebilecek kadar adi, senelerce yalanlarıyla yanımda duracak kadar iğrenç, tüm bu ihanetlerinden sonra hala bana temas edebilecek kadar da şerefsiz bir insandı.

Artık yaşadıklarımı idrak edemiyordum.
20 yaşıma lanet ediyordum.

Önce alnıma namlu dayanmıştı.
Ben o silahın tetiğini Savaş Aktan çeker diye düşünürken, hiç düşünmediğim yalancım çekmişti.

İhanetten geriye kalan ne olmuştu? Ne olacaktı?

♟️

Savaş ile yol boyunca tek bir kelime konuşmadık.
Yol boyunca ikimizin de yaptığı tek şey sanırım düşünmekti.

Yeniden konağa gelmiştik.
Ve içimde beni rahatsız eden kötü bir his vardı, her şeyi konuşacağımızın vakti artık sanıyordum ki gelmişti.
Belki de bir şeyleri oturup konuşmak için geç bile kalmıştık.

♟️

Savaş Aktan ile yeniden karşı karşıyaydım.
Fakat bu sefer aramızda bir silah, bir mermi, bir resmiyet yoktu.

Bu sefer aramızdaki sessizliği, Savaş'ın bana bakan ciddi bakışlarını bölen ben oldum.
"Arabadayken Enes değil adının Onur olduğunu söyledin, tanıyor musun?"

Sesim bir o kadar ciddi, fakat bir o kadar da ürkek çıkıyordu.

"Tanıyorum."

Net bir cevap, sıfır açıklama.

"Nereden tanıdığını söylemeyecek misin?"

Savaş ciddi bir şekilde dilini damağına vurarak konuşmadan "Hayır." cevabını verdiğinde oturduğum koltuktan bir sinirle ayaklandım.

Sinirimin ardından gelen yüksek sesimi de kontrole sokamadım.

"Savaş! Benim bir şeyleri bilme hakkım var! Ben hiçbir şeyi sorgulamadan gözlerim kapalı senin için çalışmayı göze aldım.
Bana bir şeyleri açıklamak zorundasın!"

Sinirleniyordu.
Fakat belli etmemek istercesine sakinleşmek için parmaklarıyla masanın üzerinde ritim tutuyordu.

"Önce bir otur, sakinleş."

Dediğini yaptım.
Belki sakinleşince bir şeyleri anlatır diye dediği gibi yapıp yeniden koltuğa oturdum.

"Şimdi de o sesini alçalt."

Derin bir nefes aldım.
Öfkemi dizginlemeye ihtiyacım vardı.

"Ben kimseye hiçbir şey açıklamak zorunda değilim Deren Demir.
Benim radarıma girdiysen bunu kendi isteğinle yaptın.
Radarıma girmene izin veririm ancak sınırlarımı aşamazsın."

GERÇEĞİN ARDINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin