IV

31.8K 1.8K 261
                                    

Koskoca üç gündür bu hastane odasındaydım. İlaçların etkisiyle günün çoğunluğunu uyuyarak geçiriyordum. Ama doktor bugün ilaçları keseceğini söylemişti. Kendimi fiziksel olarak iyi hissediyordum.

Babamın beni arayıp can kurtardığını, bu yüzden arayacak vakit bulamadığını, ilk fırsatta arayacağını söylemesinin üzerinden iki gün geçmişti. Televizyonda sadece müzik ve çizgi film kanallarını açıyordum. Bir tek onlar bahsetmiyordu depremden. Artık arkadaş olduğum hemşirelerden biri istediğim kitapları getirmişti. Kafamı dağıtmak için çabalıyordum. Çoğu zaman boşa bir çaba olsa da.

Kapı tıklatıldı ve içeri hemşire ile doktor girdi. Hemşire gülümseyerek yatağın yanına geldi.

"Serumu çıkartıyoruz, artık ihtiyacın kalmadı. Kendini hazır hissettiğinde çıkışını gerçekleştirebiliriz." dedi doktor.

Bu odadan bunalmıştım, çıkmak istiyordum. Ama nerede kalacaktım? Doktora döndüm ve "Babamla konuşmalıyım." dedim.

Anlayışla gülümsedi ve hemşireyle beraber çıktılar.

Telefonumu aldım ve babamı aradım.

"Efendim Naz?"

"Baba, hastaneden taburcu olmam gerekiyor artık daha fazla kalamam burda."

"Benim de seninle konuşacaklarım var, burda yapılacak çok bir şey kalmadı artık geceye doğru orada olurum."

"Tamam." dedim sadece. Telefonu veda bile etmeden kapattı.

Dolan gözlerimi geriye iterek komodindeki kitabı aldım.

——————

Kapı sesiyle irkilerek uyandım. Ne zaman uyuduğumu bile bilmiyordum. Kapıya baktığımda babamı gördüm. Elinde siyah bir kutu vardı.

"Hoş geldin baba."

"Hoş bulduk."

Odanın içindeki sandalyeyi yatağın başına getirdi ve oturdu. Sanki birkaç günde çökmüştü koskoca adam. Ne gördü, ne yaşadı düşünmek istemedim.

"Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim, sen?" dedim. Anlatmak istedim. Baba ben iyi değilim, baba kaldıramıyorum, baba dayanamıyorum demek istedim. Ama ben ne zaman babama derdimi anlatabildim ki? Ne zaman "Babam halleder." diyebildim. Hiçbir zaman.

"İdare ediyoruz. Çok can kaybı var."

"Annem?" dedim titreyen sesimle.

"Mezarı burda, Soğukkuyu Mezarlığında."

"Hale'den haberin var mı? Numarasını bilmediğim için arayamadım." dedim şuan annemi konuşmak istemeyerek.

"Hale de ailesi de iyiler, evleri sağlammış. O da sana ulaşamayınca evin oraya gelmiş. Ben de tesadüfen ordaydım. Senin iyi olduğu söyledim." Uzun cümlesi şaşırmama sebep oldu. Sanırım hayatım boyunca bana karşı kurduğu en uzun cümleydi.

Hale'nin iyi olduğunu bilmek içimi rahatlattı.

"Tekrar gidecek misin?"

"Birilerinin asayişi sağlaması lazım, etraf fırsatçılarla dolu."

"Ben ne olacağım?"

"Ben de bunun için geldim Naz. Beni iyi dinle çünkü bunları ikinci defa anlatma şansım olmayacak. Annen aslen İzmirliydi ve burda da ailesi İstanbul'a taşındıktan sonra annene kalan bir evi var. Seni hastaneden çıkaracağım ve oraya yerleşeceksin." Elindeki kutuyu kucağıma bıraktı. "Ben hiç babalık görmedim, benim ne annem ne babam oldu. Sana Nazan'ın isteğiyle elimden geldiğince babalık yapmaya çalıştım ama anladım ki babalık sonradan öğrenilmezmiş. Babalık babandan öğrenilirmiş küçüklükten. Babalık çocuğun olacağını ilk öğrendiğin andan itibaren içine işlemeye başlıyor, demişti bir arkadaşım. Ben bunları hiç tatmadım, babalık nedir bilmiyorum. Şuan kafanda oluşan soru işaretlerinin farkındayım. Kutuyu açınca tüm cevaplarını alacaksın. Sana yaşattıklarım için özür dilerim. Kendine iyi bak." dedi ve oturduğu yerden kalktı.

YıkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin