XI

27.5K 1.6K 334
                                    

Uzun bir bölümle geldimm
Gözümden kaçan yanlışım varsa kusura bakmayın.
Lütfen oy vermeyi unutmayın 🤍
Keyifli okumalar!

Çıkışlar ve inişlerden ziyade tırmanışlardan ve yuvarlanışlardan oluşur hayat; tırnaklarımızı kanata kanata tırmanırız ulaşmak istediğimiz yerlere, ayağımız kaydığı anda ise yuvarlanmaya başlarız. Bir dağa tırmanmak misalidir ya da o dağdan yuvarlanmak. Yuvarlanırken hayatını kurtarmanın tek yolu tutunabilmektir; belki bir dal parçasına, belki bir kayaya...

Kendimi bildim bileli tırmanıyordum; mutlu olmak için, aile olmak için, huzurlu olmak için ya da başarılı olmak için. Tırmanmak istediğim dağın zirvesini görememiştim ki henüz, kaydım ve yuvarlanmaya başladım. Yuvarlanırken tutunduğum dal dayımdı. Çok seviyordum dayımı; en zor günlerimi onunla aşmıştım fakat dayım da bir daldı en nihayetinde, kırılmasını istemediğim bir dal. Çok sağlam bir daldı ama ben tüm yükümü ona verirsem kırılmasından korkuyordum. Bir kayaya ihtiyacım vardı benim; tutunabileceğim, yaslanabileceğim, düşmeyeceğimden emin olabileceğim.

Şimdi ise ben o kayayı bulmuştum. Hatta kayalar, Fırat ve Çağrı Karadoğan. Henüz her şeyin başında olmamıza rağmen hissediyordum, her şeyin daha güzel olacağını. Belki aile olabilirdik, belki de arkadaş gibi olurduk ama bu saatten sonra kopamayacağımızı biliyordum.

Aramızdaki sessizliği bozan Fırat abimin çalan telefonuydu. Zorla ikna ettiğim club'a gitmek için arabaya binmiştik.

"Efendim?" dedi telefonu cevaplayıp.

"Abi nerdesin?" Telefon arabanın hoparlörüne bağlı olduğu için Çağrı'nın sesini ben de duymuştum.

"Arada gittiğimiz cluba gidiyorum." dedi Fırat abim cevap olarak.

"Kiminle? Babam şehir dışına çıktı, Tuna odasından çıkmıyor yine. Patladım sıkıntıdan, ben de geleyim." dedi. Fırat abim bakışlarını bana çevirdi onay istercesine. Ses çıkarmadan başımı salladım onaylarcasına.

"Naz'layım, gel sen de." dediğinde telefondan gelen çığlık sesiyle yüzümü buruşturdum.

"NE? NAZ MI? KARDEŞİMİZ OLAN NAZ MI? NE İŞİ VAR SENİNLE? NEDEN CLUBA GİDİYORSUNUZ?" dedi resmen çığlık atarak.

"Uzatma Çağrı." dedi abim göz devirirken ve telefonu yüzüne kapadı. Bu adam gerçekten kabaydı. Aklıma gelen şeyle bakışlarımı Fırat abime çevirip konuştum.

"Çağrı'ya neden söylemedin beni bulduğunda?" diye sordum.

"Çağrı'nın sana yaklaşmak isteyeceğini biliyordum. Sen onu kabul etmeyince çok üzülecekti." dedi.

"Nereden emin oldun kabul etmeyeceğime?" dedim. Sinirlenmiştim, benim adıma karar veriyordu. Beni hiç tanımadan nasıl bunu düşünebilirdi ki?

"Çünkü o kadın bizi istemedi ve sen onun kızısın. Sana anlatmadığını düşünmemiştim, biliyorsun sanmıştım. Biliyorsun ve sen de istemiyorsun." dedi o da sinirle. Siniri bana değil kendineydi.

Cevap vermeden önüme döndüm, kısa bir süre sonra mekana gelmiştik zaten. Aynı anda arabadan indik. Arabanın etrafından dolanarak yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. Bu hareketin bana kendimi rahatsız hissettirmesini bekledim, hissettirmedi.

"Özür dilerim, yanına gelmeliydim." dedi sadece. Onu da anlıyordum, açık açık söyleyemiyordu ama korkmuştu. İstemememden korkmuştu, annesiyle yüzleşmekten korkmuştu belki. O annesinin pamuklara sararak büyütüp sonra terk ettiği çocuktu ve bir yanı hep terk edildiği zamanda kalmıştı. Onu terk eden annesinin kızı da onu istemezdi ona göre, yanlıştı.

YıkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin