XVI

13.5K 932 299
                                    

Asklarım selam, nasılsınız?
Bazı sağlık sorunlarım yüzünden bölüm biraz gecikti, çok özür dilerim.
Soran, merak eden herkese teşekkür ederim, şu an daha iyiyim.

Oldukça uzun bir bölümle karşınızdayım.
Lütfen oy vermeyi ve
yorum yapmayı unutmayın!
Keyifli okumalar!
Sizi seviyorum <3

Yanımda oturan Fırat abimin ayaklanmasıyla ben de ayağa kalktım. Ekrem Günay ise önümüzdeki dayımın tam karşısındaydı. Dayım elini Ekrem Günay'a uzattı. "Ulaş Çilingiroğlu."

"Değişmemişsin, yıllar önceki fotoğraflarda nasılsan hâlâ öylesin." dedi Ekrem de elini uzatırken. "Ekrem Günay."

"Uzatmaya gerek yok Ulaş." diye araya girdi Fırat abim. "Sorularımızı sorup gidelim burdan." Ona da zor geliyor olmalıydı tüm bunlar, en az benim kadar acı veriyordu ona da.

"Fırat Karadoğan ha? Ne kadar büyümüşsün." dedi Ekrem.

"Buraya ne kadar büyüdüğümüzü göstermeye gelmedik, soracağımız birkaç soru var." dedim sert sesimle. Gözleri bu sefer beni buldu.

"Naz, nasılsın kızım?" dedi bana doğru adımlarken. Kollarını açarak yaklaştı, muhtemelen bana sarılmak istiyordu fakat Fırat abim bir anda önüme geçince durmak zorunda kaldı.

"O senin kızın değil!" dedi Fırat abim sinirli sesiyle.

"18 yıldır ben büyüttüm onu." dedi Ekrem.

"Seni 18 yıl babam bilmiş olmam beni büyüttüğün anlamına gelmiyor, beni annem büyüttü ve sen beni bir hastane odasında terk ettiğinden beri babam değilsin."

"Ben olmasaydım anneni 2 gün yaşatmazlardı be!" dedi Ekrem.

"Ne demek istiyorsun? Kim yaşatmazdı?" diye sordum.

"Ne önemi var? Benim 18 yıldır yaşatmaya çalıştığım karım öldü!" dedi yükselerek.

"Ölen sadece senin karın değildi." dedi dayım. "Bu çocukların anneleriydi, benim ablamdı. Ve ablamın bunca yıldır neden bizden saklandığını bilmek hepimizin hakkı."

Ekrem Günay yanımızdan geçerek az önce kalktığımız banka oturdu. "Ferit neden gelmedi?"

"Sana ne?" dedi Fırat abim.

"Bana olan öfkenizin sebebinin ne olduğunu bilmiyorum ama asıl öfkelenmeniz gereken kişi ben değilim." dedi Fırat abime, ardından bana bakarak. "Babanız."

"Babam annemi aldatmadı." dedi Fırat abim savunmaya geçerek. İşte ben bundan çok emin değildim.

"Aldatmadığını biliyorum, babanın suçu zaten bu değil. Boyundan büyük işlere kalkışmak, karşısına almaması gereken insanları almak."

"Bahsettiğin kişiler kim? Aldatılma olayıyla alakası var mı?"

"Size kimsenin adını vermeyeceğim çünkü babanız hepsini çok iyi biliyor. Nazan'ın neden dönemediğine gelirsek." dedi ve bakışları dayımı buldu. "Senin sayende."

"Nasıl yani?" diye sordu Tuna beklemediğim şekilde araya girerek.

"Sana teşekkür borçluyum Ulaş. Karım seni her aradığında herkesin iyi olduğunu, mutlu olduğunu söyleyerek onu daha da uzaklaştırdın. Dönmek istese bile, mutluluğunuzu bozmak istemediği için dönmedi."

"Yalan söylüyorsun!"

"Hayır kızım, yalan söylemiyorum. Annene hiçbir zaman gitme demedim ben, annene olan sevgimin en büyük şahidi sensin. O nasıl mutlu olacaksa öyle yapsın dedim, yanımda kalmayı tercih etti. Tehdit falan yoktu yani." Doğruydu, onun anneme sesini yükselttiğini bile duymamıştım ama bu yeterli değildi. Sessiz kaldım.

YıkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin