XII

25.7K 1.7K 395
                                    

Herkese selam.
Okunma sayısına oranla oy sayısı çok az, lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. :)
Keyifli okumalar!

Baba ne demekti? Benim için yara demekti, hayal kırıklığı demekti... Mutluyduk annemi kaybetmeden önce ama bu mutluluk sadece annem ve benim mutluluğumdu.

Hayatımın hiçbir anında babam saçımı okşamamıştı mesela. Hatırladığım hiçbir zaman diliminde babamın sevgisi yoktu. Birlikte tek anımız bana piyano çalmayı öğretmesiydi, zaten onu da annemin ısrarlarıyla kabul etmişti.

Küçüklüğümden beri en çok hissettiğim eksiklik baba sevgisiydi. Bir kardeşim olmamasına üzülüyordum ama bu normaldi, herkesin kardeşi olmak zorunda değildi. Ama herkesin babası olmak zorundaydı, herkesin babası vardı, benim yoktu. İlkokulda, ortaokulda görevli olduğum programların hiçbirinde beni izlemeye gelmezdi mesela babam, arkadaşlarımınki gelirdi ama. Bunların hepsinin sonucunda kendimi suçlardım çocuk aklıyla, ben yaramaz bir çocuk olduğum için babam beni sevmiyordu. Tabağımdaki her şeyi zorla da olsa yerdim
mesela, babam beni sevsin diye.

Ama babam beni hiç sevmedi, zaten babam da değildi.

Şimdi karşımdaki adam benim babamdı ama yıllarca baba bildiğim adam değildi, babasız büyüyen kız çocuğunun babası çıkıp gelmişti.

Anneannemlerin evinin salonunda oturmuş beni bekleyen üç kişi vardı. Fırat abim beni bıraktıktan sonra gitmişti. Akşam yemeğinden sonra ise yanında 2 kişiyle dönmüştü. Kapımın çalınmasıyla oturduğum yataktan kalktım.

"Gel."

İçeri giren dayım beni göz hapsine aldı. Yüzümde bir şey görmek istiyor gibi bakıyordu.

"Konuşmak zorunda değilsin, kendini hazır hissetmiyorsan eğer onları gönderebilirim." dedi. Gülümsedim, acı dolu bir gülümsemeydi bu.

"Eninde sonunda yüzleşeceğiz." dedim titreyen bacaklarımla yanından geçerken. Ağır adımlarla salona girdim, arkamda dayımın varlığını hissediyordum. Sadece şu an değil; her an, her anlamda varlığını hissediyordum.

Gözlerimi salonda gezdirdim. Üçlü koltukta Ferit Karadoğan, Çağrı abim ve anneannem oturuyordu; karşılarındaki koltukta ise dedem ve Fırat abim. Hiçbirinin yüzüne ikinci defa bakmadan dedem ve Fırat abimin arasındaki boşluğa oturdum.

Herkesin bakışları üzerimdeyken ben direkt olarak Ferit Karadoğan'a bakıyordum. Boğazını temizledi.

"Dicle." dedi sadece. Sesi titrer gibi olurken toparlamıştı.

"Evet?" dedim sert sesimle. Annem suçluydu, hepimizi dağıtmıştı ama karşımdaki adam da masum değildi. Annemin karşısında hiçbirimiz hesap soramazdık ama bu adama hesap sorabilirdik. Annemi aldatmasaydı eğer her şey bu kadar karmakarışık olmayacaktı. Annem kafasına esip terk etmemişti onu. Evet hiçbir anne çocuğunu terk etmemeliydi ama hiçbir adam da karısını aldatmamalıydı.

"Nasılsın?" dedi. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Çok iyiyim Ferit Bey, siz nasılsınız?" dedim bastırarak. Bakışları acıyla kısıldı, kendi kızının ona bir yabancı olduğuyla tekrar yüzleşiyordu.

"Seninle baş başa konuşabilir miyiz?" diye sordu.

"Burada yabancı yok Ferit Bey." dedim. "Tabi siz yaptıklarınızı burada anlatmaktan utanıyorsanız bilemem." diye devam ettim.

"Utanacağım tek şey çocuklarıma iyi bir baba olamamaktır." dedi kendinden emin sesiyle.

"Hepimizin bu halde olmasının sorumlusu sizsiniz." dedim. Ebeveynlerimizin suçlarının cezasını biz çekiyorduk, öfkeliydim ikisine de.

YıkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin