20. GÜN - ALTIN GÜN

6 0 0
                                    

       Bugün rüyamda gördüğüm şey biraz garipti. Bu aralar hiçbir şey izlemememe rağmen fantastik rüyalar görmeye meyilliyim. Sanırım zihnin ötesine geçme egzersizlerim ufkumu açtı. Düşünebildiğim kadar uçuk düşünmeye başladım. Öncelikle küçük bir bahçedeydik. Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Bir grup insandık ve bir şeyler deniyorduk. Karşımda duran adamlar, toprağa doğru büyü yaparak topraktan yaklaşık 5-6 tane cücevari yaratık çıkardı. O yaratıkların hemen karşısından aynı sayıda 5-6 yaratık daha çıktı. Ama onlar büyü ile mi yoksa topraktan kendileri mi çıktı anlayamadım. Sanırım sonrakiler kendileri çıktılar. Amacımız bu iki grup yaratığın birbirini yemesini sağlamaktı. Tahminimiz toprak yaratıklarının, büyü yaratıklarının hepsini yemesi yönündeydi. Fakat durum öyle olmadı. Neredeyse yarı yarıya bir durum oluştu. Her şey bittiğinde elimizde (6 tane olduklarını var sayarsak) 3 tane sihir, 3 tane toprak yaratığı kaldı. İstediğimiz sonuç bu olmasa gerekti. Çünkü gruptaki insanlar durumdan hoşnut değillerdi. Tekrardan bir karma yapılması uygun görüldü. Sonucunda elimizde daha az yaratık kalması yanında, bir de kalan yaratıkların bazılarının kolu, bazılarının ayağı kopmuştu. Diğer ölmüş yaratıklardan sağlam kalan kolları ve bacakları onlara dikmeye karar verdik. Ne uğruna uğraştığımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bir sonuç bekliyorduk ama neydi? Bir bacak dikmeyi başarmıştık ki uyandım...

       Uyandığımda saat öğlen 14:00 civarlarıydı. Birkaç gündür evden çıkmadığım için bunalmıştım. Zihnin ötesine geçme egzersizleri beni hayli yormuştu. Hava çok güzeldi. Ben de bütün işlerimi halledip, dışarı çıkıp yürümeye karar verdim. Haritalardan baktığımda şehrin çarşısının yaklaşık 7 km uzakta olduğunu gördüm. Benim için bir şey değildi. Ama bu sefer ayaklarım koparcasına yürümemeliydim. Kontrollü çıkacaktım. Yavaş yavaş yürüyecektim. Çünkü bugün evde yemeğim olmasına rağmen çarşıda yiyecektim. Hazırlanıp dışarı çıktım. Tam müziğimi açacaktım ki teyzem aradı. Biraz sohbet ettik. Böylelikle ne kadar yürüdüğümün farkına varmadan bayağı yol kat etmiştim. Daha sonra biraz müzik dinlerken, kitabı okuyan arkadaşlarımdan biri benimle konuşmak için aradı. Biraz da onunla sohbet ettik. Kitap hakkında konuştuk. "Artık seni tamamıyla anlıyorum Viltis." cümlesi beni acayip mutlu etti. Bir insan daha yazdıklarımı okuyarak gerçek beni görebilmişti. Demek ki doğru şeyler yazıyordum. Demek ki bu kadar emeğim boşuna gitmiyordu. Anlaşılmak gerçekten de dünyanın en güzel hissi değil mi dostlarım..?

       Maalesef çarşıya yaklaşamadan (Sebebi yanlış bir yola girmem oldu) ezan okundu. Ben de orucumu açmak için bir lokantaya oturdum. Lokantada siparişimi verdikten sonra epey bekledim. Ama bu beni rahatsız etmiyordu. Yemeği gecikince mızmızlanan biri değildim. "Ben müşteriyim kardeşim!" gibi küstahça hareketlere kalkışacak biri hiç değildim. Onlar da benim gibi bir insandı. Yarım saat geç yesem ölmezdim sonuçta. Yemeği beklerken gözlerimle başka insanların masalarına konuk oldum. Onları inceledim. Geriden analiz ettim. Bu engel olabildiğim bir özelliğim değildi. Boş kaldığım zamanlar, gözlerimle de olsa insanların hayatına dahil olurdum. Bu nedenle bir mekana oturduğumda genelde hep, herkesi görebileceğim bir yere otururdum. Yarım saate kalmaz bulunduğum mekandaki bütün insanlar hakkında küçük de olsa bir fikir sahibi olurdum...

       Özellikle çocuklu aileleri izlemeyi severdim. Hiçbir şeyin farkında olmadan sağa sola koşturan bebekler. Hem yemek yiyip hem de çocuklarıyla uğraşan ebeveynler... O an fark ettim ki o insanlar için kendilerinden başka kimse yoktu o mekanda. Benim gibi başkalarını gözlemlemiyorlardı. Tek dertleri kendilerinin nasıl hissettikleri idi. Benim de öyle olduğum dönemler oldu dostlarım. Bazen bazı ortamlarda, çevrenizdekilerden başka kimseyle ilgilenmezsiniz. O an ihtiyacınız olan her şey çevrenizdedir çünkü. Diğer bütün insanlar o mekandan sessizce çıksa ruhunuz bile duymaz. Kendinize geldiğinizde bir bakarsınız ki mekanda sizden ve ilgilendiğiniz kişilerden başka kimse kalmamıştır. Ama bu durum sizin için hiçbir şey ifade etmez. Çünkü zaten başından beri o mekanda hep o kadar insansınızdır...

Kendimle Baş Başayken - NevşehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin