23. GÜN - KOŞUCULAR

6 0 0
                                    

       Dün gece nihayet uzun zamandır görmek istediğim rüyalardan birini gördüm. Size bunu kitap bitmeden göstermek istiyordum dostlarım. Hemen kısaca açıklayayım; Benim genelde kimsenin aklına gelmeyen mükemmel konularım olur. Çoğunlukla bunları tiyatro oyunları yazarken kullansam da, bir çoğu ciddi anlamda kitap yazılabilecek konulardır. Ve ben bunların neredeyse hepsini rüyalarımda tasarlarım. Uyanınca detaylandırırım o kadar. İster konu bankası deyin ister ilham perisi... Bir ara bu o kadar iyi durumdaydı ki her uyuduğumda farklı bir konuyla uyanıyordum. Dün geceki rüyamı anlattığımda neyden bahsettiğimi daha iyi anlayacaksınız...

       Rüyamda bir kıyamet sonrası senaryosu yaşanıyordu. İnsanlar zor durumda ve herkes birbirini ufak bir parça yemek için öldürebilecek haldeydi. Yalnız bazı insanlar vardı ki onlar çok kıymetliydi. Koşucular... Bunlar hızlı koşmanın sırrını bilen, dünyada sayıları sınırlı insanlardı. Normal bir insandan 4 kat daha hızlı koşan bu insanlar, araç olmayan ve her yerin tehlike dolu olduğu bu dünyada pırlanta değerindeydiler. İnsanlar bu koşuculardan yakalayıp, işkence ederek, koşucuların onlara da koşmayı öğretmesini istiyordu. Fakat sayıları sınırlı koşucular değerlerinin farkındalardı. Bu nedenle hiçbirinin ağzını bıçak açmıyordu. Bir koşucuyu sağ halde yakalamak çok zordu. İkna etmek ise imkansızdı. Eğer nasıl hızlı koştuklarını öğrenebilirlerse, şehirler kat edebilir, başkalarının erzaklarını yağmalayabilir, hayatta kalabilirlerdi...

       Koşucuları öldüremiyorlardı çünkü sayıları çok azdı. Bu nedenle ya onları yakalayıp işkence ediyorlardı, ya da ellerinde ne varsa ona teklif ediyorlardı. Hatta kendilerini onlara sunmaktan bile geri kalmıyorlardı. Fakat ne yazık ki koşucuların öğretmemekte kararlıydı... Bir tepenin ardında siyahi bir kadınla beraberdim. Elinde dürbün boş, çorak bir araziyi gözetliyordu. "Ne yapıyoruz burada?" dedim. "Gözlemliyoruz." dedi. "Neyi gözlemliyoruz?" dedim. "Birazdan görürsün." deyip hafifçe gülümsedi. Ben de boş araziye bakmaya başladım. Bir tane adam ufuktan göründü. Yavaş yavaş yürüyordu. Üzerinde ne bir çanta ne de kalın kıyafetler vardı. Bu kadar tehlikeye rağmen silah bile taşımıyordu. Gayet rahat ve korkusuzdu. Aniden arkasında bir komodo ejderi belirdi. Bir kertenkele türüne göre gayet hızlı hareket ediyordu. Adamın üstüne doğru koşmaya başladı. Adam bir anda arkasında bir komodo ejderi görünce neye uğradığını şaşırdı ve insan üstü bir hızla koşmaya başladı. Boş arazide koştuğu için her şeyi çok net görebiliyorduk. "Bu ne şimdi?" diye sordum. "Bu bir Koşucu. Bize öğretmeyi reddettikleri için, biz de onları bu şekilde kışkırtıp geriden gözlemliyoruz. Nasıl yaptıklarını kendimiz anlamaya çalışıyoruz." dedi. "Yani komodo ejderini siz yolladınız." dedim. "Aynen öyle." deyip yine o yarım gülüşünden attı. Koşucuya dönüp yeniden hayranlıkla baktım. Nasıl bu kadar hızlı koştuğunu ben de merak etmiştim. Derken uyandım...

       Kendime geldiğimde saati yine öğlen etmiştim. Ne rüyaydı ama? Zihin duvarımı aşma egzersizleri yaptıkça bu tür rüyalar görmeye devam edeceğim. Bunu biliyorum. İşte tüm o ilginç fikirler bu şekilde ortaya çıkıyor. Siz de yapabilirsiniz dostlarım. Ben Koşucular gibi değilim... Nasıl yapıldığını size başka bir bölümde anlatabilirim... Bir an önce kalkmam lazımdı çünkü bugün büyük gündü. Bütün evi temizleyip arkamda iz bırakmadan gitmem gerekiyordu. Bir sürü işim vardı dostlarım. Öncelikle sürekli şehir değiştirmek gibi bir planım olmadığı için, ve Mersin'e geri dönmeyeceğim için neredeyse bütün eşyalarımı yanıma almıştım. İnanın bana bu çok fazla çanta demek. Bu nedenle çantaların hepsini yanıma almayarak, sadece gideceğim yerler ve Mersin'de bana lazım olacak eşyaları almaya karar verdim. Yani sizin anlayacağınız bütün valizleri boşaltıp tekrardan valiz yapmam gerekiyordu. Ortalığı toparlamak ve evi güzel bir şekilde bırakmak da misafir olduğum bir yere gösterdiğim saygıyı temsil ediyordu. Bunca zaman bana dostluk etmiş bu evi, hak ettiği şekilde bırakmalıydım. Yine giden taraf ben oluyordum. Sanırım bu gitme işine epey alıştım...

Kendimle Baş Başayken - NevşehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin