Dün gece rüyamda ilginç bir sürü şey gördüm aslında ama şuan hiçbir şey hatırlayamıyorum. Bir adam mı vardı..? Adamlar... Takım elbiseliler... Neyse... Kendimi acayip bir şekilde yorgun hissediyordum. Kalkıp kendime gelmem epey zaman aldı. Hatta yataktan belirli bir süre kalkmayıp, kitaba sarıldım. Bircan Yıldırım beni gerçekten çok zorluyordu. Normalde 2 günde 400 sayfa bitiren ben, hala 100 sayfa okuyamamıştım. Her cümlesi o kadar anlamlıydı ki, tane tane okuyup, daha sonra üzerine saatlerce düşünmekten başka yol bulamıyordum. Başımdaki kara bulutların biraz da olsa dağıldığını hissediyorum. Güneşi görebileceğimi ummaya başladım. Rüyalarım hala bana zarar verecek düzeyde. O asla düzelmeyecek bir durum. Düzelmesinin tek bir yolu var aslında. Fakat o da artık biraz imkansıza yakın bir durum. Bu nedenle kabuslarımla barışmaya çalışıyorum. Onları kabul edip, bana alışmalarını sağlamaya çalışıyorum. Gün içerisinde ise mümkün olduğunca bilinçaltıma çöp atmıyorum ki, gece bana kabus olarak geri dönmesinler. Off... Şu yaşamak dedikleri ne kadar zor bir iş böyle dostlarım...
Kalkıp biraz kendime gelmeye karar verdiğimde öğlen oluyordu. İlk işim bulaşıkları yıkamak oldu. Daha sonra kıyafetlerimi (Beyaz olanları) makineye attım ve onlar yıkanana kadar biraz evi toparladım. Benim yaşadığım yer ne kadar dağınıksa, ben de ruhsal ve mental olarak o kadar dağılmışım demektir. Benim hakkımdaki ilginç bilgilerden bir diğeri de bu. Şimdi buradan yola çıkarak, evin 20 küsur günde ne kadar dağınık olduğunu tahmin edebilirsiniz. Tabi ki bu dağınıklık düşündüğünüz gibi bir dağınıklık değil. Sonuçta benim kadar düzen takıntısı bir adam ne kadar dağınık olabilirse o kadar dağınık... Kitaplar yamuk, defterler açık, bilgisayar ekranı kirli ve kalemlerim eğri duruyor. İşte benim tüm dağınıklığım bu...
Sizin için hiçbir şey gibi gelebilir ama benim için çok şey. En nefret ettiğim şey yaşadığım alanın düzensiz olması. Ama ne yaparsam yapayım, ruh halim nasılsa yaşadığım yer de o halde oluyor. Dağılmış... Siz de kendi iç dünyanıza dönmek istiyorsanız bence uyuduğunuz alana bir bakın. Bir çok insan benimle aynı özelliğe sahiptir aslında. "Aslan yattığı yerden belli olur..." atasözü buradan gelmektedir. Zihnin ötesine geçme egzersizlerimde fark ettiğim şeylerden biri de buydu. Ben de bugün kalkıp yattığım odanın halini görünce, "Zihnini temizlemek istiyorsan Viltis, ilk önce yaşadığın yeri temizle." dedim. İşim bittiğinde ise dostlarım. Biraz olsun daha huzurlu hissettim. Her şey elimi koyduğum gibi bulabileceğim bir yerdeydi. Tıpkı zihnimde olmasını istediğim gibi...
Gömleğimi unutmamalıydım. Bu nedenle saatin 17:00 olmasını beklerken biraz Almanca çalışmaya başladım. Bugünkü kelimemiz "Nicht" yani olumsuzluk eki "Değil" anlamı veriyor. Almanca çalışmam bittiğinde yıkanan kıyafetlerimi serdim ve Yazmak Bey'in dükkanına doğru yola çıktım. Yazmak Bey'in yanına geldiğimde dükkanda iki tane kız vardı. Ben de hem Yazmak Bey'in işini bölmemek, hem de kızları rahatsız etmemek için geçip dükkanın diğer ucundaki sandalyelerden birine oturdum. Biraz oturduktan sonra, yine gözüm kitaplara takıldı. Resmen doymuyordum. Ben de boş boş oturacağıma, biraz kitapları incelemeye karar verdim. Yeni bir kitap gelip gelmediğine bakmak istiyordum. Kitaplara kabaca bakarken bir gariplik fark ettim. Bazı kitaplardan çok fazla vardı. Yazmak Bey'in dükkanına kitap almak için çok fazla insan gelmezdi. Bu nedenle Yazmak Bey'de genelde bir kitaptan en fazla 2 tane bulabilirdiniz. Ama bazı kitaplardan 10'ar tane vardı. Alıp kitapları incelediğimde ise şok geçirdim. Üzerinde Yazmak Bey'in ismi yazıyordu...
Hemen diğer kitapları da inceledim. Bir çok kitabın üzerinde Yazmak Bey'in adı yazıyordu. Çocuk kitaplarından yetişkin romanlarına kadar... İlk önce isim benzerliği olduğunu düşünmedim değil. Basım yerlerine bakmak istediğimde hepsi farklı yerlerde basılmıştı. Raftaki bütün kitapları incelemeye koyuldum. Gözlerim bu konuda genelde beni çok yormazdı. Detaycı ve gözlemci biri olunca, zaman içinde gözleriniz de detayları çok hızlı bir şekilde tarayabiliyordu. Biraz mantık yürüttükten sonra isim benzerliğinden çok uzak olduğunu fark ettim. Bunlar Yazmak Bey'in kitaplarıydı. En az 6 kitap çıkarmıştı. Ve eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Mersin'de bazı raflarda bu kitaplara rastlamıştım. Belki de bu nedenle Yazmak Bey'in ismi bana o kadar yabancı gelmemişti. Yaklaşık 22 gündür bir yazarla sohbet ediyordum. Yazmak Bey, bir yazardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendimle Baş Başayken - Nevşehir
RandomHer şeyini geride bırakıp kendini bir bilinmezliğe doğru sürükleyen Viltis, yıllardır sahip olamadığı huzuru ve mutluluğu bulmak için bir yolculuğa çıkar. Geçmişi ile ilgili her şeyi geride bırakan Viltis, duygusuz ve saf mantık dolu bir hayat yaşam...