13

3.3K 237 83
                                    

++++

yoğun karın ağrısıyla güne gözümü açtığımda sızlanarak yerimde kıpırdandım. yan tarafıma döndüğümde taehyungun uyuyan yüzünü gördüm. onu görmemle yüzüme büyük bir gülümseme hakim oldu. yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan elimi hafif çıkmaya başlayan sakallarına götürdüm ve yavaşça çenesini okşamaya başladım. normalde ben uyandığımda çoktan uyanmış ve işe gitmiş olurdu fakat şu an hoşlandığım adamın yanımda uyanması beni çok mutlu etmişti. derken karnıma birden saplanan acıyla inleyerek hızla karnımı tuttum.

taehyung birden irkilerek uyandığında kalın ve hırıltılı sesiyle panik halinde "ne oldu? iyi misin? neyin var?" diyerek ardı ardına sorularını sıraladı. panik olmaması adına hızla kafamı salladım. bunlar benim alışık olduğum şeylerdi. "iyiyim. karnıma birden sancı girdi sadece. sanırım regl olacağım." anladım dercesine kafasını salladı ve kafasını boyun girintime sokup soluklanarak elini tişörtümünü içine soktu ve yavaşça karnıma ve kasık bölgeme masaj yapmaya başladı. dokunuşları kalbimi harekete geçirirken maratondaymışcasına atmaya başladı.

dünden sonra nasıl devam edecektik bilmiyordum. beni neden öptüğünü de bilmiyordum. fakat tekrar isteyeceğim kadar güzeldi. tekrar değil, her zaman isteyeceğim kadar.

"şimdi daha iyi misin?"

"ne?" daldığım için ne dediğini anlamamıştım. "diyorum ki, şimdi daha iyi misin?" dediğinde olumlu anlamda kafamı salladım. şu anda deli gibi ona sarılmak istiyordum. yan döndüm kollarımı gövdesine sararak boyun girintisine saklandım. elleri hızla bedenimi sararken burnunu saçlarıma daldırıp soluklanmaya başladı. "amber kokusu nedir biliyor musun?" birden sorduğu soruya karşı kafamı salladım. "birkaç kere duydum fakat ne olduğunu bilmiyorum tam." 

"çoğu parfümün esasını oluşturan hoş bir kokudur. eşi benzeri olmayan bir koku. senin kokun ondan daha eşsiz jeon. o kadar güzelsin ki, senin her şeyin eşsiz." dediği şeyle çok utanmıştım fakat yine de yüzünü görme isteğimi bastıramadım ve kafamı boynundan çekip gözlerine baktım. o kadar güzel bakıyordu ki, içim içime sığmıyordu. eğilip yanağına kuş kadar bir öpücük bıraktım. dün ki öpüşmemizden sonra ilk defa ben öpüyordum onu. öbür yanağına da öpücük kondurdum ve en son dudaklarına kaydı bakışlarım. öpmek istiyordum. fakat utanıyordum da. ama onu öpme isteğim ağır gelmiş ve eğilip dudaklarına bastırmıştım dudaklarımı. öpücüğüme hemen karşılık verip üst dudağımı ağzının içine çektiğinde bende alt dudağını emiyordum. soft olan öpücüğümüz dilini ağzıma itmesiyle son bulmuştu. doğrulup beni de kucağına çektiğinde ufak inlemelerle öpüşüne karşılık veriyordum. nefessiz kalıp ayrıldığımda deve kuşu gibi kafamı göğsüne koydum ve yüzüne bakmadım. bu hareketim gözüne tatlı gelmiş olacak ki önce kıkırdadı. sonrada kahkaha attı. gülüşünü görmek için kafamı hafif kaldırdım fakat göz göze gelmemizle hemen geri kafamı göğsüne gömdüm.

kokusu şu anda karnımda tepinen filleri bile dindiriyordu. "hadi kahvaltıya inelim. çoktan sofrayı hazırlamışlardır. hem jiminde geldi." jimin lafını duyar duymaz hemen kucağında doğrulmuştum. yüzünün aldığı garip hali umursamadan ona biraz daha yakınlaşıp heyecanla, "nasıl yani? normal odaya daha yeni geçmedi mi?" diye sordum. gözlerini kapattı ve kafasını salladı. sevinçle yerimde kıpırdanırken taehyungun yüzü iyice garipleşmişti. "şey.. ne oldu? bir garip oldu da yüzün." 

"jeon, eğer biraz daha bana sürtünürsen altımda olacaksın." gözlerim yuvasından fırlayacak gibi büyüdü ve ağzımda gözümle aynı hızla açıldı. utançtan yerin dibine girmiştim! hızla kucağından kalkıp üstüme bile değiştirmeden aşağıya sofraya indim. yanaklarım yanıyordu. "pişt, sen neden domates oldun?" ne yani? birde kızarmış mıydım? gerçekten rezil bir insandım. 'off'layarak kollarımı masada birbirlerine doladım kafamı sertçe koluma koydum. nasıl bu kadar aptal olabilirsin jeongguk? 

birden yanımdaki sandalye çekildiğinde kafamı çevirip kimin geldiğine baktım. sırıtarak yanıma oturan taehyungu gördüğüm gibi hemen geri kafamı kollarımın arasına koydum. birden üstüme bir ağırlık çöktüğünde üstüme abananın taehyung olduğunu anlamam uzun sürmedi. her zaman yaptığı gibi saçımı kokladı ve ufak öpücüklerinden bıraktı. elleri vücuduma sarılıp ellerimi tuttuğunda içim titredi, kalbimin eridiğini hissettim. deli gibi atan kalbimi dizginlemek için bir kaç kere derin nefes aldım ve doğruldum. 

yemeğin sonlarına doğru taehyungun telefonu çaldığında kafamı kaldırdım ve ona baktım. yüzü birden ciddileşmiş, kaşları çatılmıştı. "sen şu anda neden bahsettiğin farkında mısın lan?" birden bağırmasıyla ürkerek yerimden sıçradım ve ona bakmaya devam ettim. "siktirtme özürünü! bir işi de becerin. kapat şu telefonu geliyorum." hızla sandalyeden kalkıp sandalyeyi devirdiğinde bir kere daha irkilerek arkasından baktım. masaya büyük bir sessizlik oluşmuştu. iştahım kaçtığından dolayı herkese ' afiyet olsun' diyerek sofradan kalktım ve odamıza doğru çıktım.

      saat gece 02:45. taehyung hala yok. gözlerim onu beklerken kapanıyordu. fakat direnmeye çalışıyordum. birden dış kapının açılış sesini duyduğumda sanki hiç uykum yokmuş gibi yerimden fırladım ve odanın kapısına çıkıp merdivenlerin başında beklemeye başladım. taehyung beyaz gömleğine kan bulanmış ve aşırı sinirli, dağınık bir halde merdivenden çıkarken hızla yanına gittim. "taehyung? ne oldu? iyi misin? bir şeyin yok değil mi?" sorularımı art arda sıralarken yüzüme bile bakmadan "çekil şuradan." diyerek beni itti ve odaya girdi. ben ise dolmuş gözlerim ve ıslanmış yanaklarımla arkasından bakıyordum. kırgınlıkla odaya gittim ve yatakta çoktan sızmış taehyungu umursamadan yastığımı alarak yere uzandım.


+++ 

oha ne oluyor?

bende bilmiyorum.

bir trip atalım taehyunga.

hak etti şerefsiz.

çocuğun bir suçu yoktu ama.

kendi yazdığı kitaba yükselmeyen de ne bileyim?

rüya kaçar.

I'M WITH YOU- TaeGgukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin