saçma bir bölümle merhaba..
""""
"biz ona ecelin diyelim."
"tam senden beklediğim cümle. sana geç gelmen gerektiğini söylemiştim. eğlencemi böldün vante." taehyung korkunç bir şekilde güldükten sonra "ben seni eğlendireceğim. merak etme." dedikten sonra adamın yüzüne sert bir yumruk indirdi. "elin hala sert. hiç değişmemiş. ama asla düşüncesiz hareket etme vante. sonucu kötü olur." dedikten sonra kulağımı yine o patlatacak raddeye getiren silah sesleri duyuldu. içeriye bir sürü siyah takım elbiseli adam gelmiş öbür odadan çıkan adamlarla birbirlerine sıkmaya başlamışlardı. "hazırlıksız geleceğimi falan mı düşündün leehyuk? unutma, ben her zaman hazırlıklıyımdır."
"zekisin vante. ama bende salak değilim. sen bana zarar verdiğine göre benimde sana zarar vermemde bir sorun yok." dedikten sonra cebinden bir silah çıkardı ve bana doğrulttu. gözlerim korkuyla açılırken taehyunga bakıyordum. oda cebinden bir silah çıkartmış adının leehyuk olduğunu öğrendiğim adama tutmuştu. birden içeriye koşuşturarak giren yoongiye baktım. gözleri ilk bize dönmüş, daha sonrasından sandalyeye bağlı kan kabından bayılmış jimine dönmüştü.
ve birden tepeden gelen sesle gizlenmiş keskin nişancılar ateş almaya başladı. ilk kurşun yoongiye, ardından jimine ve hemen sonrasından bana gelmişti. birden bütün bedenimi kaplayan acı dayanmama müsade etmemiş ve bilincimi yitirmeme neden olmuştu.
-
beynim pelte gibiydi. hiçbir şey net değildi. göz kapaklarım tutkalla yapıştırılmışcasına açılmıyordu. sahi, ne olmuştu en son? çatışma... çatışma olmuştu. jimini vurmuşlardı, 2. kez hem de. yoongide vurulmuştu. taehyung... ona ne olmuştu? iyi miydi? iyiler miydi ya da?
yavaşça gözlerimi açtım. çok yoğun bir ışık vardı. gözlerimi yavaşça etrafta gezdirip nerede olduğumu anlamaya çalıştım. oldukça lüks bir hastane odasındaydım. etrafta kimse yoktu. tam kalkmak için harekete geçmiştim ki kürek kemiğimin üstünde hissettiğim acıyla hemen geri uzandım. "kimse yok mu?" dememle beraber kapı açıldı ve içeriye jin hyung girdi. "iyi misin? bir şeyin yok değil mi?" olumlu anlamda kafamı salladım. "jimin hyung, yoongi hyung, onlar iyi mi? ya taehyung, o nasıl? bir şey olmadı onlara değil mi?"
"jimin yoğun bakımda, çok kan kaybetmiş. yoonginin bir şeyi yok, kolunu sıyırmış kurşun. taehyungun da bir şeyi yok. adamları halletmişler zaten hemen." anladım dercesine kafamı salladım ve tam o sırada kapı açıldı ve içeriye taehyung geldi. "jin sen çıkabilirsin." dedikten hemen sonra jin dışarıya çıktı ve bizi odada yalnız bıraktı. "iyi misin?" sorusunu kafamı sallayarak yanıtladım. hala biraz çekiniyordum. "bana ne olduğunu anlatabilir misin? nasıl kaçırıldığınızı falan." tekrar kafamı salladım ve, "evde canımız sıkıldığı için kurabiye yapmaya karar verdik. biz tam kurabiyelere şekil verirken birden bir gürültü geldi ve evi taradılar. jimin beni hemen bodrumda bir odaya saklayıp başka bir yere gitti fakat nereye gitti bilmiyorum. kapıyı kırdılar ve zorla götürmeye çalıştılar. direnince de bir şeyle vurup bayılttılar." biraz durup soluklandım ve en zor kısma geçtim.
"uyandığımda sandalyeye bağlıydık fakat jimin omzundan vurulmuştu ve baygındı. sonra telefonumdan seni aradı ve seninle konuştu... jimin hyungu uyandırdılar yüzüne su dökerek. ve her 5 dakikada benim kıyafetlerimi çıkartmaya başladı. 10 dakikada da jimin hyunga bıçakla zarar verdi... eğer s-siz gelmeseydiniz... o-o adam bana dok-dokunacaktı. ve b-belkide jimin hyung -hıçkırık- jimin hyung da ölecekti." sonlara doğru ağlamamı durduramamıştım. o adamın elleri sanki hala üstümdeydi.
taehyung yanıma geldi ve kafamı göğsüne koyarak saçlarımı okşamaya başladı. "şşt sakin ol. artık hiçbir şey yapamayacak size. özür dilerim." neyin özrüydü ki şimdi bu? kafamı kaldırıp göz yaşlarımın arasından sorarcasına yüzüne baktım. "sizi koruyamadığım için. seni korumaya çalışırken az daha benim yüzümden-" kelimenin devamını getirmesini istemediğim içim kafamı göğsüne iyice yaslayıp ellerimi beline sımsıkı sardım. o da susmasını istediğimi anlamış gibi saçlarımı okşamaya ve ufak öpücükler bırakmaya devam etmişti.
akşam olmuştu. taehyung sabahtan beri başımdan ayrılmamış ve sürekli ihtiyacım var mı diye kontrol etmişti. vurulduğumdan beri 2 gündür uyuyormuşum. inanamadım ilk başta çünkü ben her zaman erken kalkardım. asla uyumayı seven birisi değildim. fakat göz kapaklarım bu söylediğim sözün aksine kapanmak için diretiyorlardı.
taehyung çok yorgun görünüyordu. sanırım iki gün boyunca uyumamıştı.bulunduğum oda V.I.P olduğu için uzandığım sedye genişti. iki kişi sığardı. kafamı taehyunga çevirdim ve belki gözlerime bakar diye bakışlarımı asla gözlerinden çekmedim. ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını çevirdi ve delici bakışlarını benimle buluşturdu. "bir şey mi oldu?" deyip kapının ağzından yanıma doğru yaklaştı. bulunduğum sedyede yana kaydım ve onun sığabileceği kadar bir yer açıp elimle boşluk olan yere iki kere vurdum. anlamaz gözlerle bir yatağın boş kenarına bir bana baktı. "yanına mı uzanayım?" olumlu anlamda kafamı salladım ve ceketi olmadığı için gömleğinin ucundan tutup hafifçe çekiştirdim. "olmaz jeon. senin dinlenmen lazım." kaşlarımı çattım ve sinirle yüzüne baktım. "seninde dinlenmeye ihtiyacın var. ölü gibi duruyorsun." deyip bir kere daha çektim gömleğinin ucunu. derin bir iç çekti ve tekrar dediğimi doğrulamak için gözlerime baktı. kararlı bakışlarımı görmüş olacak ki ayakkabısını çıkarttı ve yavaşça yanıma uzandı. hala gömleğini tutan elimi ise şirkette olduğu gibi eline alıp parmaklarımızı birbirine kenetleyip, saçlarımı okşayarak "iyi uykular jeon." dedi.
***
çok beklettim evet...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M WITH YOU- TaeGguk
Fanfictionİnterseksüel olduğu için eziklenen Jeongguk yolun ortasında bayılır ve uyandığında hiç bilmediği bir yerdedir... #semetae @1 #ukekook @1 #kimseokjin @1 #taegguk @3 #vgguk @1 #interseksüel @1