11

3.7K 266 67
                                    


belime sıkıca sarılan kollar eşliğinde yavaşça gözlerimi açtım. açmaz olaydım. taehyung tam dibimdeydi. burun buruna gelmiştik. sıcak nefesleri yüzümü yalayıp geçerken derin bir iç çektim. aklıma birden dün hayal meyal duyduğum sözler geldi. 'onlar gibi sende gitme jeon. lütfen..'

onlar derken kimden bahsetmişti acaba? yada, neden gitmemi istemiyordu. bir aylık çalışanıydım sadece. bu düşünceler yavaşça beynimi esir alırken taehyung kıpırdanmış, kafasını boyun girintime sokarak derin bir nefes çekip, boğuk sesiyle "günaydın." demişti. "günaydın.." yüzü her seferinde ifadesiz ve sert olan adam kim bilir neler yaşamıştı. kafamı geri çekip yüzüne bakmaya çalıştığımda kendisini geri çekip göz göze gelmemizi sağladı. "şey," hala belimde olup yavaşça orayı okşaması ise heyecandan ne diyeceğimi unutturmuştu.

"ney?" deyip sorar gözlerle cümlemin devamını getirmemi bekledi. "dün... akşam. onlar gibi sende gitme demiştin." duymadığımı düşündüğü için şaşırmış olacak ki kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. "onlar kim?"

"bu konuyu daha sonra konuşsak." deyip kafasını tekrardan boynuma gömdü.

bu hareketlerinin sebebini anlayamıyordum. son günlerde iyice sırnaşmaya başlamıştı. rahatsız olduğum söylenemezdi. aksine hoşuma gidiyordu fakat kalbimin son sürat atmasına neden oluyordu. kalbimi de anlamıyordum. en ufak temasında bile elektrik akımına kapılmış titriyordu. birden kapı açıldı ve içeriye jin hyung girdi. "upss. ben ne yaptığınıza bakmak için geldim ama," deyip cümlesini tamamlamadan sırıtarak dışarı çıktı. kesin yanlış anlayacaktı. gerçi yanlış anlaşılacak bir şey olmamıştı. daha oralara gelmemiştik. birden aklıma gelen şeyle yerimde hafifçe kıpırdandım.

"taehyung." kafasını boynumdan kaldırmadan, derin bir nefes çekerek "efendim güzelim." dedi. bu hitabı kalbimin atışını hızlandırdığında heyecanlandığımı belli etmemek için hız la sorumu sordum. "bizi kaçıran adama ne oldu?" boynuma kuş kadar bir öpücük kondurarak, "uçtu." dedi. dediğini pek anlamamıştım fakat pek üstelemedim. çünkü şuan boynumda dolanan sıcak nefesleri ve kuş kadar olan öpücükleri aklımı başımdan alıyordu.

flashback

3. kişi ağzından

jiminin vurulmasının ardından taehyung büyük bir hızla keskin nişancının yerini gözleriyle tespit ederek kolunu kurşun sıyırmış olan yoongiye emanet etmişti birisini. fakat keskin nişancıyla aynı anda ateş etmeleri jungkookun vurulmasına neden olmuştu. karşısında ki adamın silahı tutukluk yaptığı için sonunun geleceğinin bilincinde kaçmaya çalışmıştı fakat taehyung buna izin vermeyip elindeki silahla adamın bileğini vurmuştu. fakat bu sadece ufak bir kısmıydı. jungkooka zarar vermişti.

koruyacağım dediği çocuğuna zarar vermişti. normal bir çalışanı olsa bu kadar fazla sinirlenmezdi fakat o normal bir çalışanı değildi. etkilendiği bir çalışanıydı. duygularını neredeyse kaybetmiş olan adamın duygularını yeşertmişti. onun masumluğu, güzelliği ve tatlılığı karşısında ne yapacağını bilmiyordu ve o çocuk şu anda gözlerinin önünde kanlar içindeydi. 

mekana giriş yapan jin ve namjoonu gördüğünde hızla onlara doğru ilerlemiş ve jimin ile jungkooku hastaneye götürmelerini, kendisinin daha sonra geleceğini belirterek yerde acı içinde kıvranan adamı tuttu ve duvara doğru fırlattı. "orospu çocuğu! demek ona dokunmaya çalıştın. demek onunla ilgili aklından kötü şeyler geçti." sesi oldukça sakin geliyordu fakat kesinlikle o kadar sakin değildi. cilalı ayakkabısıyla adamın yüzüne sert bir tekme attığında adamın burnundan gelen kırılma sesine karşı burnundan gülmüştü. şu an nasıl göründüğüne dair bir fikri yoktu fakat bir cani gibi duruyordu. bunun farkında bile olsa umursayacağını sanmıyordu. gülüşünde melekler yaşayan çocuğu ağlatmıştı.

adam yerde hala bir umut belki kaçabilirim diye sürünürken taehyung ayağıyla kurşun sıktığı yeri sertçe ezdi ve, "beni buraya çağıran sendin. nereye gidiyorsun?" diye sordu. adam acı içinde inleyip bileğini kurtarmaya çalışsa bile boşa uğraştığının farkındaydı. çünkü bütün ağırlığını bileği üzerine vermiş bu koca adamın ayağını çekmeye pek niyeti yoktu. 

leehyuk gerçekten çok aptaldı. taehyungu hafife almış, onu zaaflarıyla vurabileceğini sanmıştı. başarmıştı da fakat sonucu asla beklediği gibi olmamıştı. taehyung ayağını kaldırmış, ellerine bastırmıştı. "bu ellerle ona dokunmayı düşündün değil mi?" diyerek adamın parmaklarını kırılacak raddeye getirecek şekilde sert bastı ellerine. kötü adamın acı eşiği düşüktü. şimdiden bile bilincini kaybedeceğini hissediyordu. başka zaman olsa burada durup bu adama aklında olan bütün kötülükleri yapardı fakat hastanede ona gitmesi gereken bir güzeller güzeli vardı.

belinden silahını çıkardı ve gözüne hedef aldı. "bu gözlerle ona baktığın için gözünü seçtim. seni daha önce affederek hata yapmışım leehyuk. cehennemde görüşürüz." diyerek adamın gözüne nişan aldığı silahı ateşledi ve adamın gözünden fışkıran kanları izledi bir süre. sonra ise adamlarını burayı temizlemeleri için tek bırakırken arabasına bindi jeonuna doğru sürmeye başladı. normalde olsa yapmayacağı her şeyi jeongguk için yapmıştı. bir anda ailesi olmuş, güzelliğiyle bütün dünyasını mahvetmişti fakat bundan mutsuz değildi. aksine hoşuna gidiyordu. bunun tek bir sebebi vardı.

kim taehyung jeongguktan deli gibi etkileniyordu.

hayır hayır.

ondan hoşlanıyordu.

kim taehyung, jeon jeongguktan aşırı feci şekilde hoşlanıyordu hem de...


*** 

tae hislerini kabul etttiiiiii

bakalım diğer bölüm ne olucakk

-



I'M WITH YOU- TaeGgukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin