""""
saçlarımı düzeltip çilekli lipbalmı dudağıma iyice yedirdim. 13 günün sonunda taehyung bu gün geliyordu. birden ne yapacağımı bilemediğim için elim ayağıma dolaşmıştı. çok özlemiştim. bu 13 günün 10 günü boyunca gönlümü almak için sürekli güzel sözler söylemiş, oradan bana hediyeler yollamıştı. ve bende affetmiştim. kızmayın bana, sevince böyle oluyordu sanırım.
jimin hyung arkamdan "ggukie, taehyung geldi! bahçeye yeni girdiler, koş!" bağırdığında son kez üstümü düzeltip aşağı indim ve kapıyı açtım. bahçenin girişinde duran taehyung buraya doğru döndüğünde yakışıklı yüzünde bir gülümseme hakim olmuştu. yavaş adımlarla buraya doğru adımlamaya başlamıştı fakat ben onun kadar sabırlı olmadığımdan kollarımı açarak ona doğru koşmuş, o da kollarını açtığı gibi kucağına atlamıştım. bir elini belime, diğer elini ise destek amaçlı kalçamın altına koymuştu. yanağını öpmek için eğilmiştim ki kafasını yan çevirip dudaklarımızı birleştirmişti. bunu beklemeyen korumalar şaşkınca bakarken onları umursamayıp hafifçe tebessüm etmiş, öpücüğüne karşılık vermiştim. özlem gidermem gerekiyordu. nazımı sonra yapardım.
öpücüğümüzü derinleştirmek için dilini devreye sokacaktı ki kendimi hemen geri çektim. şu anda olmazdı, sürprizimin sadece bizim olduğumuz bir anda ortaya çıkmasını istiyordum. içeri girip salona doğru yöneldiğinde ayaklarımı sallayarak kucağından inmek istediğimi belli etmiştim. fakat o bunu umursamamış, kucağında tepinmeme rağmen hiç zorlanmadan beni taşımıştı. "ya bıraksana, ineceğim."
"böyle rahat bence."
"tamam sence rahatmış, bence değil." dediğimde birden kollarını çözmüş ve yere iniş yapmamı sağladı. "rahat değilse bir daha çıkma o zaman." trip atacaktı cidden? ama trip atması gereken bendim. "küstün mü?" umursamazca omzunu silkti. atara atar, gidere gider. madem öyle bende trip atıyordum. "küsersen küs, bana ne. hıh." kendi kendime söylendiğimde yan gözlerle bana bakmış, koltuğa oturup telefonuyla oynama başlamıştı. bende koltuğun diğer ucuna oturup televizyonu açmıştım ve ne olduğuna bakmadan izlemeye başladım.
yaklaşık yarım saattir taehyung çaktırmadan yanıma doğru kayıp, yan gözlerle tepkimi kontrol ediyordu. bu haline gülmek istesem de kendimi tutuyordum. eğilip başını yavaşça kucağıma koyduğunda inatla yüzüne bakmamaya devam ettim. çok tatlıydı. evet, koskoca mafya lideri kim taehyung benim gözümde çok tatlıydı. göz göze gelmemiz için keskin bakışlarını gözlerime dikmişti ve ben gülmemek için dudağımı kemiriyordum. ağzıma kan tadı geldiğinde durdum ve eğilip yüzüne baktım. dudakları belli belirsiz kıvrılmış ellerimi tutup saçına götürmüştü. elimi bıraktığında hareket ettirmeden yüzüne baktım. kaşlarını hafifçe çatıp kafasını elime bastırdığında gülme isteğimi dışarıya bıraktım ve kıkırdayarak saçlarını okşamaya başladım. çok çabuk yumuşuyordum fakat bana yavru kedi gibi bakarsa dayanamazdım.
"güzelim." dediği şeyle kalp atışlarım hızlanırken sesimin titrememesine dikkat edip, "efendim?" dedim. "diyorum ki, sen ve ben tatil mi yapsak?" tek başımıza mı? çok gerilmiştim. "tek başımıza mı?" olumlu anlamda başını salladığında heyecanla yerimde kıpırdandım. "şey, olur ama nereye?"
"kimsenin olmadığı sessiz sakin bir yere. sadece birbirimize odaklanalım istiyorum." gülümsedim ve olumlu anlamda kafamı salladım. benim odaklandığım tek şey zaten oydu. sabah uyandığımda, televizyon izlediğimde, oturduğumda, uyuduğumda, her anımda..
bu iki buçuk ayda bana ne yaptığını bilmiyordum fakat büyü gibiydi. her şey çok güzeldi ve ben bozulmasından korkuyordum. bu kötü düşüncelerin aklıma düşmesine izin vermeyip, kucağımdaki manzaraya odaklanmıştım.
-
telefonu açtığımda çıkan sinyal yok ifadesiyle offladım. sessiz sakin bir yerden kastının dağın başı olmasını beklemiyordum. tek araç gelmiştik ve korumalar yoktu. gece olmuştu ve ormandan kurt uluma sesleri geliyordu. anlaşılana göre daha yolumuz vardı. derken birden araba tökezledi ve durdu. öne doğru atılıp bir sorun olup olmadığını kontrol etmek için taehyungun yüzüne baktım. kontağı çevirdi fakat araba çalışmadı. bir kaç kere daha bu işlemi tekrar yaptığında aynı sonuçla sinirle elini direksiyona vurdu ve, "sikerim böyle işi." diye mırıldandı.
harika. ormanın ortasında yolda kalmıştık. ve artan uluma sesleri şu anda beni karanlıktan daha çok korkutuyordu.
ve araba çalışmadığı için klimanın da çalışmaması soğukta kalacağımızın simgesiydi. "telefonda çekmiyor. nasıl yardım çağıracağız?" bir süre düşündükten sonra "yürüyerek gidelim oraya." dedi. hayatta olmazdı. ben gitmezdim oraya. "beni götüremezsin bu saatte yürüyerek. hem daha çok yol yok mu?" bunu düşünmemiş olacak ki tekrardan offladı. "sabaha kadar bekleyelim. hava da ısınır." olumlu anlamda kafamı salladım. taehyung arabadan indiğinde "nereye?" die sordum. "arabanın sorununu çözebilir miyim ona bakacağım."hava iyice soğumuştu ve taehyungda sorunun ne olduğunu bilmiyordu. üşüdüğüm için kollarımı birbirine sarıp olduğum yerde küçüldüm. "üşüdün mü?" "evet."
taehyung ceketini çıkarıp bana verdiğinde "ya sen?" diye sordum. hasta olmasını istemiyordum. "ben alışkınım. al hadi." ceketi alıp üstüme giydiğimde eğilip taehyung kokan ceketi kokladım. hala üşüyordum fakat bunu düşünmemeye çalışıp kızarmış burnumla uykuya daldım.
"""""
tam da jki dağa kaldıracaktı..
neyse o da olur zamanla..
takılmamak lazım.
kendime bayram izni verip kaçıyorumm
iyi bayramlarrr <3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M WITH YOU- TaeGguk
Fanfictionİnterseksüel olduğu için eziklenen Jeongguk yolun ortasında bayılır ve uyandığında hiç bilmediği bir yerdedir... #semetae @1 #ukekook @1 #kimseokjin @1 #taegguk @3 #vgguk @1 #interseksüel @1