Yirmi Birinci Bölüm: Taştan Gerçekler.

754 4 0
                                    

Selam canlarım, 

Önceki bölümlere nazaran kısa bir bölümle geldim. Asıl mevzuyu diğer bölümde okumanız için kısa kesmek durumunda kaldım desem daha doğru olur. Çünkü konuyu ortadan bölmek olmazdı. Akıcı bir şekilde okumanızı istiyorum. 

Yorum yapmayı ve oy atmayı lütfen unutmayın^^^

İyi okumalar dilerim<3

İyi okumalar dilerim<3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi Birinci Bölüm: Taştan Gerçekler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi Birinci Bölüm: Taştan Gerçekler.

Karşımda ilk ve son kez gördüğümü düşündüğüm Özcan vardı. Onu ilk gördüğüm halinden eser yoktu üstelik. Yüzünün her yeri yara içindeydi ve eminim sadece yüzü böyle değildi. Ben ona korkuyla bakarken o gülümsedi. Yine, yine ve yine gülümsedi.

"Farah Hanım... Korkuyor musunuz benden? Korkmayın lütfen. Birer kahve içeceğiz sadece. Ama burası," dedi önünde olduğumuz binaya bakarak "Pek kahve içebileceğimiz bir yer değil. Bize daha uygun bir yere gidelim, değil mi?" Ne cevap vermem gerektiğini hatta cevap vermeli miydim onu dahi bilmiyorum. Bir ona bir yere bakarken ben, hafifçe gülüp bana doğru yaklaştı ve kolumu nazikçe tutup beni çekiştirmeye başladı. Ama asla canım yanmıyordu. Ya da ben hissetmiyordum. Başka bir arabaya bindiğimiz esnada telefonumu elinde tutan adamın, telefonumu kırarak parçalara ayırdığını fark ettim. Tepki vermem mi gerekiyordu bilmiyorum ama ben tepki veremeyecek kadar şoktaydım.

"Merak etmeyin Farah Hanım, ben sizin kocanız gibi dağdan inme değilim. Bakın ne kadar da medeni bir şekilde hareket ediyoruz..." dedi sakin bir sesle.

"Nereye gidiyoruz?" dedim sesimi çıkarmaya çalışarak.

"Arada bir gittiğim evime," dedi. Sesinde konuşmuş olmamın verdiği şaşkınlık vardı.

"Neden?" dedim duygusuzca. Çünkü artık sıfır noktasında olduğumu düşünüyordum. Bu saatten sonra, belki de öldürecekti beni. Yapardı.

"Kahve içeceğiz..." dedi tane tane konuşarak.

"Neden?" dedim yine aynı şekilde.

"Sizinle kahve içmek istiyor olamaz mıyım?"

"Ben sizinle kahve içmek istemiyor olamaz mıyım?" dedim yerde sabitli olan bakışlarımı çekip ona çevirdiğimde. Bana öylesine garip bir gözle bakıyordu ki, ürkmüştüm.

Taş EvHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin