Finale son bölümler artık. İlk kitap için geri sayım başladı:) İçimde tatlı bir telaş var gibi. Bu kitap yayınevine teslim edeceğim ikinci hikayem ve ben, sanki yıllardır dosya gönderiyormuş gibi davranıyorum DKCLŞDFJŞSGSŞG Evde bir telaşlı gezmeler, sürekli kontroller yapmalar, aynı bölümü en az on kere okumak... Yaptığım düzenlemelerden sonra bölümlerin yeni halini buraya tekrardan yükleyeceğim.
Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum. İyi okumalar dilerim^^^
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
On Dokuzuncu Bölüm:Gerçek Bir Taş Ev.
"Biz bence arada değil hep yapalım bunu." Kerem'in sesi arabanın içinde yankılanırken ona gülümseyerek baktım.
İki günlük Bursa tatilimizin dönüş yolundaydık. İki gün bile olsa işi, aşı düşünmeden güne uyanma hissi çok güzelmiş. Bütün sahil koylarını sabahtan akşama kadar gezip, girilmedik dükkan bırakmadığımız için ayak tabanlarım patlayacak gibiydi. Ama ağrının bile tatlı bir mutluluğu vardı. Kerem'le ilk gelişimizi hatırladığımda, bu kadar mutlu ve yorgun ayrılmadığımı fark etmiştim.
Aşk insanı gerçekten yoruyormuş.
Yorulmaktan bile mutlu olurmuş insan.
Yüzümde bir gülümseme peyda olurken Kerem vitesteki elini havaya kaldırıp yanağımdan bir makas aldı. Daha çok gülümsedim.
"Sen sinirliyken seni hiç çekemiyorum, biliyor musun?" dedi ve bakışlarıma şaşkınlık yerleşti.
"Nasıl ya? Ben evde ortalığı yangın yerine çevirirken sen bana bakıp sadece gülüyordun. Ah, nasıl sinirlenirdim ama gülmene." dedim kolumu kapıya yaslarken. Küçük bir kahkaha atıp başını salladı.
"Sinirliyken çok komiksin evet. Ama çekilmez olduğun gerçeğini hiçbir şey değiştirmiyor sevgilim. Senin o an içinden resmen bir başkası çıkıyor. Farah gidiyor da sanayideki Fevzi Usta geliyor gibi." Bakışlarımı yola çevirirken kafamı sağa sola salladım.