acele et ve kurtar beni, acele et ve kurtar beni
acele et ve beni çıkar, acele et ve beni buradan çıkar
****
Kapıyı çalıp cevabı beklemeden içeri girdim, etraf biraz dağılmıştı girmemle ateş saçan gözleri beni buldu. Sakin gibi görünse de her an üzerime atlayacak gibiydi.
"yarın benimle geliyorsun, davayla ilgili bir şeyler buldun mu?"
"hayır" demem onu sinirlendirmişti daha da yakınlaşıp yanıma geldi elini kaldırıp saçıma okşuyormuş gibi yapıyordu böylelikle istediği yaptıracağını zannediyordu.
"nasıl bir şeyler bulamazsın akşama kadar ne yaptın hım?" ona baktım iyice çökmüştü elini saçımdan indirip çeneme getirdi, sıkmaya başlamasıyla canım acımıştı ancak ona karşılık vermiyordum.
"sana bir şeyler bulman için vakit verdiğimi hatırlıyorum Jimin "
"bu benim işim değil" gözüm dönmüştü yetmemiş miydi, hayatımı mahvetmişti gençliğimi elimden almıştı. Onun için yeteri kadar şeyler bulmuştum ancak o bununla yetinmiyordu sabrım kalmamıştı gözlerine diklenerek bakmıştım.
"sana verdiğim emirleri yapmak zorundasın"
"değilim ben sadece senin oğlunum. Ayrıca kim oğluna bu işleri zorla yaptırır ki" çenemi bırakmıştı sinirli bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu. Arkasına döndüğünde ardından ona bakıyordum. Yerine oturup ateş saçan gözleriyle bana baktı.
"şimdi bana söyle jimin, sen bir şeyler buldun ve bunu söylemiyorsun işimi zorlaştırma"
"annem neden söylemiyor..." gözlerimi ondan çekip anneme bakarak devam ettim "eminim ki ona güvenmediğin için bu konuyu söylememişsindir bile senin son çıkış yolun bendim. Bunu çok iyi biliyorsun."
Ayağa kalkarak masada ne varsa yere sermişti adımlarına benim tarafıma tutup yanıma hızlıca gelerek tokat atıp, yere savurdu ben ne olduğunu anlamadan karnıma sert bir tekme atmıştı nefesim kesik bir şekilde bağırarak söylemeye çalışıyordum. "anne yardım et" ondan ilk defa böyle bir şey istemiştim artık dayanamıyordum ona bakarak yalvarıyordum ama o elini bile oynatmıyordu sadece gözlerime kilitlenerek bana bakmaya devam ediyordu siniden ellerimle yerlere vuruyor sesli bir şekilde ağlıyordum. Bıkmıştım artık, ölmek istiyordum neden tanrım neden. Ya bana yardım et ya da ölmeme izin ver.
Telefonumun aniden çalmasıyla gözleri oraya gitmişti. Ekranda yazan Min Yoongi' yi görmüş olmalı ki elime telefonu vermişti. Gözlerinde olan memnuniyet ama aynı zamanda endişe vardı. Yerden doğrulmaya çalışıp kendimi duvara yasladım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"efendim yoongi" sesim hırıltılı çıkıyordu bir şeyler fark etmesini istemiyordum ancak kaburgalarımdaki ağrı buna müsaade etmiyordu. Nefesim kesiliyor, derin nefes aldığımda da kaburgalarım ağrıyordu dudağımı dişleyerek iniltilerimi durduruyordum.
" jungkook telefonunu orada unutmuş onun için aradım, sesin iyi gelmiyor."
"seni sonra arasam yoongi-ah" karşı taraftan hışırtı sesleri gelmesiyle telefon kapanmıştı.
"bakıyorum da istemiyorum diyorsun ama çocuktan da uzak durmuyorsun" ona nefret dolu bakışlarımı atıp yerimden kalkmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Flower- YOONMİN
Fanfiction"Lütfen yoongi, öldür beni sana yalvarıyorum. dayanamıyorum...." "seni sevmemem öldüreceğim anlamına gelmez" "o zaman babamdan kurtar" fısıltım ona ulaşmış mıydı bilmiyorum ama sessiz kalışı... istemiyordu beni. "seni belki de öldürmekten beter etme...