.. bir şeyler var kafasında! Hiç değişmeyen, sürekli acı veren bir şeyler...
****
Akşam yemeğinin yaklaşmasıyla sıcak bir duş alıp üzerimi giyinmiştim. Gözlerimin altını kapatmak amacıyla hafif bir makyaj yapmıştım. Beyaz bir tişört üzerine kareli bir oduncu gömleği ve tabi ki de dar pantolonla giyimimi tamamladım.
Elim dolayısıyla uzun kollu tişört giyememiş sadece elimi fena halde acıttım, alçım belli olmasın diye yapabileceğim tek şey buydu. Üstün yetenekli makyajım ile altlarımdaki morluklar, yanağımdaki izler hiç değilse gitmişti. Kaşımdaki patlaklığı saçlarımı hafif uzunluğu ile kapatmıştım. Dudağımda ki yara uçuk gibi duruyordu beni en çok uğraştıran boynum olmuştu ne kadar kapatmaya çalışsam da biraz belli oluyordu umarım fark etmezlerdi yüzümü sabit tutup aşağı indim.
Babam her zamanki gibi jilet gibi takım elbisesini giymiş koltukta oturuyordu, annem ise şık bir elbise giymişti gelmemle ayağa kalktılar yüzüme dahi bakmamışlardı arabaya ilerleyip arkaya oturdum, kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başladım. Arabanın yavaşlamasıyla geldiğimizi anlayıp kulaklığı çıkardım araban indim kapı çalıp onları bekledik kapıyı hizmetli açtı üzerimizdeki kabanları almışlardı hırkamı çıkarmadan içeri doğru yürüdüm. Hepsi ayakta bizi bekliyorlardı babam ve annem önde eve doğru ilerlediler.
Elimi saklayarak bende onların arkasında yürüdüm bay min ve bayan min in önünde eğildim bayan min bana sarılarak "hoş geldin oğlum, seni görmeyeli nasılsın"
"iyiyi efendim siz nasılsınız" sesimi ne kadar yüksek çıkartmaya çalışmıştım ama sesim fazla çıkmamıştı bayan min elimi tutup konuşmaya başladı
"bende iyiyim jimin, nasılsın hasta mı oldun"
"biraz üşütmüşüm efendim"
"kendine iyi bak sana bir nane limon kaynatırım yemekten sonra içersin oldu mu" kafamı sallamıştım, annem bana oğlum demeyi bile lüzum görmezken o bana oğlum demiş ve benimle ilgilenmişti içten gülümsememi sunup konuştum "teşekkürler efendim"
Babamın konuşmasıyla gülümsemem soldu "yoongi oğlum sen nasılsın" acınası durumdaydım. Ailem benim nasıl olduğumu bile sorgulamazken onun nasıl olduğunu söylemeleri canımı yakıyordu. Gözlerim yere sabitlenmişti. Kafamı eğmiş, sadece onları dinliyordum. Omuzlarım düşmüş, bir an önce muhabbetin bitmesini bekliyordum.
"iyiyim efendim" yoongi onunla konuşmak istemiyordu bariz bir şekilde belli ediyordu bizim çocuklara baktım hosoek sarılmak için gelecek iken namjoon onu durdurdu. Durdurması iyi oldu babam beni onlarla bu kadar samimi görmemeliydi, bay min in yönlendirmesiyle yemek masasına doğru yürüyorduk umarım bu gece bir sorun çıkmazdı.
Yemek basasına oturup karşıma baktım. Karşımda yoongi onun yanında namjoon ve seokjin vardı benim sağ tarafım da jungkook, teahyung, hoseok vardı. Hepsi birbirine bakıyordu bende kafamı yemeğimden kaldırmıyordum babam ve bay min konuşmaya dalmıştılar.
"bay park son davanız nasıl sonuçlandı" bay minin bu soruyu sormasıyla bakışlarım ona döndü babam endişelenmeye başlamıştı tedirgin olsa da kendini toparlayıp onun tabirinde mükemmel bir şekilde cevap verdi
"ne kadar istediğimiz gibi sonuçlanmasa da.." derin nefes alıp devam etti "yüksek mahkemeye başvuracağız" gülerek cevap verdi oyunculuğunu çok iyi devam ettiriyordu gözüm ona takıldı tiksinerek bakmaya devam ettim ona her baktığım da bana yaptıkları geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Flower- YOONMİN
Fanfiction"Lütfen yoongi, öldür beni sana yalvarıyorum. dayanamıyorum...." "seni sevmemem öldüreceğim anlamına gelmez" "o zaman babamdan kurtar" fısıltım ona ulaşmış mıydı bilmiyorum ama sessiz kalışı... istemiyordu beni. "seni belki de öldürmekten beter etme...