Az önceki konuşmamızdan sonra içim hâlâ rahat değildi, gerçekten Hyunjin' e olan hayranlığımın bu seviyede olması beni şok ediyordu. Attığı videoyu tekrar izledim, çocuğu yemek ister gibi bakmıştım. Bir dakika ne?
Şu an fark ediyordum ama izlerken yutkunmuştum da. Kafamı yastığıma gömerek çığlık attım. Delirmiş olmalıydım, bunun başka hiçbir açıklaması yok.
Çığlık atmaya devam ederken yan odadan duvara vurulmasıyla hemen sesimi kestim. Yarın erkenden ses kaydetmeye gideceğimiz için bu gece yurtta kalıyorduk. Yan odamdaki duvarı duvarı yumruklayan da Minho hyung olmalıydı. Yarın gece gece çığlık attığımdan herkese bahsedip alay edeceğini bilmeme rağmen bu bile umrumda değildi. Tek derdim Hyunjin' e o kadar bana bakmasıyla ilgili atıp tuttuktan sonra benim onu yemek ister gibi davranmış olmamdı. Bakışlar bile bir yere kadar tamam ama adem elmasına bakarak yutkunmak ne?!
Yatakta çığlık atamadığım için sadece sağa sola yuvarlanmakla yetindim bu kez ama içim içimi yiyordu. Konuşsa mıydım çıkıp? Ne diyeceğim ki diye düşünmeden edemedim ama konuşmadan uyumaya çalışırsam bunu başaramayacağımı bildiğimden hızla ona yazdım. Sabah dörde beşe karşı uyuyordu zaten ve şu an uyanık olduğuna adım kadar emindim.
leefelix: Hyung biliyorum iyi geceler dedik ama konuşabilir miyiz?
hwanghyunjin: Ne hakkında lixie
leefelix: Bilmiyorum, sadece konuşmak istiyorum.
hwanghyunjin: İyi bakalım anlat ne istiyorsan, dinliyorum.
leefelix: Yok, mesajdan değil.
leefelix: Yüz yüze konuşabilir miyiz?
hwanghyunjin: Yarın sabah için mi diyorsun?
leefelix: Hayır biliyorum geç oldu ama şimdi konuşsak
hwanghyunjin: Endişelendiriyorsun beni
leefelix: Korkulacak bir şey yok merak etme, sadece konuşmak istiyorum
hwanghyunjin: Beş dakikaya terasta uygun mu?
leefelix: Tamamdır
Hızla yurt odasından çıktığımda montumu almadığımı terasa giden merdivenlerde soğuğu sertçe hissettiğimde fark etmiştim. Geri dönüp alabilirdim ama şu an bununla uğraşmak istemiyordum. Kapıyı açtığımda Hyunjin' in çoktan terasa çıktığını ve beni beklediğini gördüm. Onların odası bizimkinden daha yakındı terasa. Üstüne montunu giymeyi benim aksime akıl etmişti. Beni görünce önce hızla beni baştan aşağı süzdü. Bir şeyim olmadığını fark edince bakışlarındaki endişe dağılsa da gözleri tekrar üst vücudumda takılı kaldı.
"Montun nerede senin? Donacaksın." diye söylenirken kendi montunu çıkartmak için hamle yapmıştı ki yanına ulaşarak onu durdurdum.
"İyiyim, hava fena değil zaten hyung. Gerek yok." diye mırıldandım, hava berbattı. Yağmur yoktu ama ayaz vardı ve titremeye başlamayayım diye dua ediyordum resmen.
İnanmamış olsa da kafasını sallayıp montunu geri giydi. "Ne konuşmak istedin? Donacaksın çabuk söyle." demesiyle başımla onayladım.
"Hızlı olacağım." Üşümediğimi söylesem de titremeye başlayan ellerim bunun aksini gösterir gibiydi ama onları o görmeden saklayarak üzerimdeki uzun kollu pijamanın kollarını çekiştirerek ellerimi örttüm. "Aslında sadece sana o kadar baskı yaptığım için vicdan azabı çektiğimi bilmeni istedim hyung, üstelik seni azarladığım şeyi bizzat ben yaparken."
Hyunjin ben ne kadar gizlemeye çalışsam da titremelerimi görmüş olacak ki montunu hızla çıkarttı ve kafamı olumsuz anlamda iki yana salladığımda beni dinlemeyerek montu teker teker kollarımdan geçirdi. O beni giydirirken ben sadece onu izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
edit | hyunlix ✓
FanfictionFelix ve Hyunjin aynı gruptaki iki idoldü ve hayranlar ikisini yakıştırmalarına rağmen sevgili değillerdi, sadece arkadaşlardı. Ta ki Felix ikisinin bir editinde Hyunjin'in ona olan bakışlarını fark edinceye kadar. ✓minsung, chanmin, jeongbin ✓texti...