Koşar adımlarla odama girdiğimde hızla kapıyı kapatıp sırtımı kapıya yasladım ve yavaşça yere çöktüm. Az önce aklımdan neler geçiyordu benim? Kafamı arkamdaki kapıya vurarak ölmeyi istiyordum şu an ama bunu yaparsam diğerlerini uyandırabileceğimi düşünerek vazgeçtim. Lanet olsun Changbin gelmeseydi ne olacaktı?
"Saçmalıyorsun Felix, hiçbir şey olmayacaktı." diye fısıldayarak kendimi ikna etmeye çalıştım. "Sonuçta ben ne kadar saçma şeyler düşünmüş olursam olayım karşımdaki Hwang Hyunjin'di , o şu an düşündüğümü bilse bana gülmekten ölürdü herhalde."
Kafamı hafifçe arkamdaki kapıya çarptığımda ses çıkmamasıyla kafamdaki kapüşonu fark ettim, Hyunjin' in montuyla kaçmıştım terastan. Hayır, buna kaçmak dersem saçmalamış olurdum. Sadece Changbin bir şeyleri yanlış anlamasın diye uzaklaşmış ve yarınki ses kayıtlarına kadar birkaç dakika daha fazla uyumak için oldukça acele etmiştim.
Sonunda yerden kalkarak kendimi yatağa attığımda Hyunjin' in montu hâlâ üzerimdeydi. Şu an bu montun içinde yok olup gitmek istiyordum gerçekten, fermuarı en üste kadar çektiğimde bu dileğim bir nevi yerine gelmişti. Montu hem oversize olduğu için hem de Hyunjin bana kıyasla oldukça kalıplı olduğundan montun içinde yok olup gitmiştim. Gözüme odadaki gece lambasının loş ışığı bile giremiyordu artık, bugün olanları karanlıkta daha fazla düşünmeye başladığımda istemsizce kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
***
Dürtülmemle korkuyla gözlerimi açtım ama gözlerimi açmama rağmen dünya aydınlanmamıştı.
"Kör oldum" Tekrar etrafıma bakındım ama yine zifiri karanlık görmemle korkuyla doğruldum. "Kör oldum!"
Tanıdığım kahkaha sesiyle içim biraz olsun rahatlamazken bir anda fermuar sesi duymamla dünyanın aydınlanması bir oldu.
"Yongbok-ah kalk hadi, montla mı uyudun cidden?" Bu Jeongin' di. Yatağın ucuna oturmuş bana gülmekle meşguldü.
"Ödüm koptu ödüm, sen hâlâ gülüyorsun!" dememle daha büyük kahkaha attı.
"Sen dua et havasızlıktan ölmemişsin, kör oldum diyor bir de." diyip tekrar kahkaha atmasıyla onu ittirdim. Bunu beklemediği için yataktan düşüp yere kapaklanmasıyla bu kez ben kahkaha atmaya başladım.
"Hazırlanmadınız mi hâlâ?" diyerek içeri giren Seungmin yerdeki Jeongin' i sorgulamamıştı bile. Kısaca Jeongin' i süzüp hazır olduğuna kanaat getirdikten sonra bana baktı, önüne dönecekti ki tekrar döndü baktı.
"Üç soru soracağım. Birincisi neden yeni kalkmış gibi duruyorsun? İkincisi yeni kalktıysan üstünde niye mont var, montla mı uyudun?" Kaşlarını çattıktan sonra emin olmak ister gibi monta tekrar baktı ve ekledi. "Üçüncüsü bu Hyunjin' in değil mi?"
Yerde kendi hâline gülen Jeongin bile bununla gülümseyip monta odaklandığında şokla gözleri açıldı. "Voah gerçekten bunu onda dün gördüğüme eminim."
Ne açıklama yapacağımı bilemeyerek "Saat kaç?" diye mırıldandım ve uykudan ayılamamış taklidi yaptım.
"Yediyi beş geçiyor." diyen Jeongin' le şok olmuş gibi ayaklandım.
"Yani yurttan ayrılmamıza yirmi beş dakika mı var? Çabuk odamdan çıkın hazırlanacağım." dememle beni sorgulayacak gibi olsalar da ikisinin de sırtından iterek arkalarından hızla kapıyı kapattım. Altı üstü akşam Hyunjin' le terasta karşılaştığımızı ve onun bana montu ödünç verdiğini söyleyecektim ama sanki bir suç işlemişim gibi davranmıştım. Elimi sertçe alnıma vurduktan sonra alnımın acımasıyla olduğum yerde zıpladım. Biraz ovuşturduktan sonra dolabımın başındaki yerimi aldım ve giyecek bir şeyler aramaya başladım. Bu sadece ses kaydı olacağından stilistlerin bizi giydirmesine gerek yoktu, kendim giyinebilmeyi gerçekten çok seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
edit | hyunlix ✓
FanfictionFelix ve Hyunjin aynı gruptaki iki idoldü ve hayranlar ikisini yakıştırmalarına rağmen sevgili değillerdi, sadece arkadaşlardı. Ta ki Felix ikisinin bir editinde Hyunjin'in ona olan bakışlarını fark edinceye kadar. ✓minsung, chanmin, jeongbin ✓texti...