0.9

9.8K 1.1K 282
                                    

Sonunda Minho odadan çıktığında ben de onun arkasından ağlamanın verdiği yorgunlukla kendimi uykuya teslim etmiştim. Saatlerce uyuduktan sonra ise şimdi gecenin bir köründe kalkmıştım. Saat sabah beşti, bu saatte kalkmanın da verdiği boğucu hisle bir an odada durdukça daraldığımı hissettim ve kendimi hızla odadan attım. Odadan çıktığımda tek bildiğim biraz hava almaya ihtiyacım olduğuydu.

Asansörü es geçerek merdivenlerle terasa kadar çıktım. Terasın boş olmasıyla içim rahatlarken havayı iyice hissetmek için uca kadar gittim ve aşağıdaki şehri izlemeye başladım. Burası bir rezidans olduğundan oldukça yüksekteydik ve dürüst olmak gerekirse ben de yükseklikten biraz korkuyordum. Soğuk havayı yüzüme doğru esen rüzgarla sertçe hissettiğimde kaşlarım çatıldı. Lanet olası montumu yine almamıştım, bu sefer umursamadım. Aslında etrafı kapalı olan bir teras da vardı ama bilerek buraya çıkmıştım. Çünkü soğuk havayı iyice hissederek kendime gelmek istiyordum.

Titremeye başlasam da umursamadan orada öylece dikildim ve olduğum yükseklikten korktuğum için aşağıyı değil de gökyüzünü izlemeye başladım. Hava o kadar kötüydü ki bir yıldız bile görünmüyordu. Artık tamamen titremeye başlamıştım, şu an soğuktan başka hiçbir sey düşünemediğim için normalde soğuktan nefret etmeme rağmen iyi gelmişti.

Omzumda hissettiğim ağırlıkla irkildim, titreyerek arkamı döndüğümde karşımda gördüğüm kişiyle şaşkınlıkla gözlerim açıldı.

"Ne yapıyorsun bu soğukta? Yine montsuzsun." Hyunjin.

Montunu omuzlarıma bırakmıştı ve ben titremekle o kadar meşguldüm ki geldiğini bile fark etmemiştim. Anın şokuyla mı bilmiyorum titremelerim duraksadı.

"Üşüteceksin Lix, içeri girelim. Tir tir titriyorsun."

Bu dediğiyle kaşlarım sertçe çatılırken kendime geldim ve omuzlarımdaki montunu silkelenerek yere düşürdüm ve yanından geçip gitmek için hamle yaptım ama kolumu tutarak beni durdurdu. Omzumun üzerinden ona baktım. Saçları dağılmıştı ve gözleri hiç uyumadığını gösterircesine çökmüştü. O da üzülmüş olabilir mi diye düşünmemle kendime kızdım. Kafamda kurarak onu temize çıkartmaya çalışıyordum her zamanki gibi.

"Bırak." diyerek kolumu çeksem de tekrar yakaladı. Sert tutmadığı için canım acımıyordu.

"Lix bak o kadar üstüne gelmek istememişt-"

Sertçe böldüm. "Bana Lix deme."

Birkaç saniye duraksadı, ardından yutkunduğunu görmem benim karanlık yüzünden kafamda kurduğum bir şey de olabilirdi ama yine de canımı acıttı.

"Peki Felix, sadece özür dilerim tamam mı?" dedikten sonra gözlerime baktı ve yüzümü iyice inceledikten sonra yine yutkundu. "Montun canı cehenneme üzgünüm. Öyle davranmamam gerekiyordu."

"İstemiyorum özrünü." dedikten sonra kolumu çekmeye çalıştım ama bu sefer bırakmamak için hafifçe sıkmasıyla acıdığını belli edercesine inledim. Sesimi duymasıyla hızla elini üzerimden çekti ve teslim olur gibi havaya kaldırdı.

"Acıdı mı? Özür dilerim, sert tutmak istememiştim." derken kolumu kontrol etmeye çalışmasıyla bu kez ona izin vermeyerek sertçe çektim ve çıkışa doğru ilerledim. Acımamıştı. Acıyan yer kolum değildi.

Arkamdan sadece mırıldanmasını duymuştum. "Özür dilerim..."

edit | hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin