2.9

11.6K 1K 2.4K
                                    

Hyunjin geleceğini söylediğinden beri etrafı topluyordum. Tüm hafta o kadar yoğun geçmişti ki ne kadar dağıttığımı ancak şu an fark edebilmiştim. Ortak alanı temizlemeye çaba bile göstermeden kendi odamla ilgileniyordum. Her odaya geldiğimde kirlilerimi oraya buraya bırakmış, yeni kıyafetler ararken de dolabı altına üstüne getirmiştim. Kendime söverek bir tişörtü daha kirli sepetine attım.

Kişisel banyomu da düzenlediğimde rahat bir nefes aldım ve banyo aynasındaki kendimle karşılaştım. Hyunjin' le her görüşmemizde üstümde şansıma bir pijama takımı oluyordu, yine öyleydi. Pembe dümdüz bir pijama takımı vardı üstümde. Saçlarım duştan çıktığım için kabarmıştı, bunu biraz olsun örtmek için pijama takımımın aksesuarı olan yine pembe göz bandanasını saçlarımın üstünden taktım. Tatlı göstermişti bu beni, gülümsedim ve dudaklarımın çok kuru olduğunu fark ettiğim için böğürtlenli dudak nemlendiricimi sürdüm. Bu biraz da pembemsi renk vermişti, hoşuma gittiğinde dış kapının çalınma sesiyle hızla odamdan çıktım. Ortak alana açılan dış kapıya geldiğimde gülümseyerek kapıyı açtım.

Hyunjin' in güzel yüzüyle karşılaştığımda hızla içeri aldım onu, benim çocuksu pijamalarımın aksine o saten ve siyah bir pijama takımı giymişti. Gülümseyerek içeri girdiğinde hızla arkasından kapıyı kapattım. Kapıyı kapatmak için ona arkamı dönmüştüm ve bu yüzdendi ki belime sarılan kollarını daha önceden görememiştim.

Şaşkınlıkla elim kapıda donakaldığımda o başını boyun girintime yasladı. Kekelemeden konuşmaya çalışarak "Hyunjin?" diye mırıldandım. Hızlanan kalbimi ben bile duyuyordum, dudaklarımı birbirine bastırdım. Çok ani olmuştu.

"Hm?"

Mırıldanmasıyla boyun girintimde olduğunu daha çok hissettim, onun nefesleri benim boynuma çarparak geri dönüyordu. İstemsizce yutkundum. "Ne yapıyorsun?"

"Özleyince sarılmayı senden öğrendim."

Sesi o kadar günlük bir şeyden bahseder gibiydi ki hızlanan kalbim mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Ben kalakalmışken o tekrar konuştu. "Sarılmayayım mı?"

Kaşlarım çatıldı. "Hayır, sarıl tabii ki." Bu dediğime o hafifçe kıkırdadığında nefesleri tekrar boynuma çarptı. Can verdiğimi bilmiyordu tabii. Hızla ekledim. "Aniden olunca şaşırdım, ondan şey ettim yani."

Saçma sapan konuşmam onu tekrar şaşırtırken yine gülmüştü ve köprücüğüme çarpan nefesleri... Tanrım kapıya dayadığım ellerimden destek aldım, bu çocuk beni öldürecekti.

"Sen beni özlemedin mi?" diye sorduğunda geçen gece benim yaptıklarımı tekrar ettiğini fark ettim. Gülümsedim hafifçe. "Özledim, çok yoğunduk."

Onaylar birkaç mırıltı çıkarttı ama bu kez de geçen sefer kadar çok ayakta kalamazdık. O da bunun farkında gibi başını boynumdan kaldırdığında istemsizce rahatlayarak bir nefes verdim. O oradayken ben heyecandan geberecek gibi oluyordum çünkü. Kollarını da çektiğinde benim de hareket etmem gerektiğini bilsem de öylece kalakalmıştım.

Alaylı bir ses tonuyla "Geçmiyor muyuz odana? Dondun." dediğinde bu beni kızdırdı. Üzerimdeki etkisinin farkındaydı ve bununla eğleniyordu. Hızla arkama döndüğümde çatılı kaşlarımla ona baktım alttan alttan. O ise tahmin ettiğim gibi sırıtıyordu. Hiçbir şey demeden arkamı döndüm ve kısa koridordan odama ilerledim, peşimden geliyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde arkamdan gelen onun içeri geçmesini bekledim ve ardından kapıyı kapattım. Odama girdiğinde direkt yatağın ucuna oturmuştu.

Odam çok küçük sayılmazdı; ortada çift kişilik bir yatak, onun karşısında ama arada mesafe bulunacak şekilde bir üçlü koltuk, oyun konsolu, çalışma masam ve yatağın solundaki dolaplarımdan oluşuyordu. Dolap ve çalışma masamın arasındaysa banyomun kapısı vardı. Hyunjin' in yanına değil de çaprazındaki çalışma masamın döner sandalyesine oturdum ve yönümü ona doğru çevirdim. Az önce benimle alay ettiği için sinirlenmiştim, sanki benim onun üzerinde bıraktığım etki onunkinden azmış gibi dalga geçmişti benimle.

edit | hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin