3.0

11.3K 863 1.2K
                                    

Gözlerim kırpıştarak açıldığında gözüme giren ışıkla tek gözümü kıstım. Penceremin perdesi kapalı olmasına rağmen beyaz ışık odadan içeriye giriyordu. Işığın beyaz olması havanın bugün de kapalı olduğunu anlamama yardımcı oldu. Oflayarak olduğum yerde hareketleneceğim sırada belimde hissettiğim kolla donakaldım. Ellerim anında oraya gittiğinde karnımın üstünde sahiplenircesine orayı tutan uzun ve ince parmaklar Hyunjin' den başkasına ait değildi.

Anılar birer birer aklıma yüklenirken az önce ışık yüzünden kısılan gözlerim anında kocaman oldu. Dün gece, tanrım dün gece biz ne yapmıştık?

Hyunjin' in sırtıma yaslı olan göğsü ritmik bir şekilde inip kalkıyordu ve bu bana uyuduğunu düşündürttü. Hoş uyumasa da şu an yüzüne bakabileceğimi sanmıyordum. Gerçekten kendimi bir yerden atmak istiyordum, o kadar utanıyordum ki. Üstelik akşam yaşanan şeylerin hepsi ikimiz de gayet aklı başındayken ve ayıkken yaşanmıştı. Aklı başında kısmı aslında tartışılabilirdi çünkü Hyunjin aklımı başımdan almıştı. Öpüşmemiz aklımda canlandığında parmak uçlarım dudaklarımın üstüne gitti. Nefessiz kalana kadar öpüşmüştük ve ben gram pişman değildim. Onun da pişman olmamasını umsam da henüz her şeyi konuşmadığımız için bazı çekinceleri olacağını tahmin ediyordum. Bunları düşünmemeye çalıştım, asıl merak ettiğim şey bundan sonra ne olacağıydı.

Sırtımda düzenli nefesler alan bedenin ritminin değişmesiyle uyandığından korkarak hızla gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapattığım sırada tam da tahmin ettiğim gibi arkamdaki Hyunjin' in bedeni hafifçe hareket etmişti ama olduğu yerden kalkmadı. Şu an ne yaptığını bilmesem de uyanık olduğunu hissedebiliyordum.

"Benden önce uyandığında uyuyor taklidi yapmayı ne zaman bırakacaksın Lixie?"

Siktir, yakalandık.

Duymamış gibi hiçbir tepki vermediğimde kıkırdadı, oldukça samimi ve tatlı konuşmuştu az önce. Bu pişman değil demekti değil mi?

"Felix," Adımın son hecesini uzatarak, aksanlı bir şekilde konuştuğunda gülmemek için kendimi zorlamıştım. "biliyorum uyanık olduğunu. Bırak artık rolü."

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda yine de gözlerimi açmadım, hem utanıyordum hem de onunla uğraşması zevkliydi. Dudaklarımı tekrar serbest bıraktım ve pozisyonumu bozmadan sanki uykumda mırıldanıyormuş gibi yaptım.

"Hm..."

Rol yapmamla kahkaha attı. "İyi o zaman seni başka yollarla uyandıracağız."

Gıdıklayacağını düşünerek istemsizce bedenimi korumak adına karnımı kapattığım sırada dudaklarımda hissettiğim baskıyla gözlerim kocaman açıldı. O ise hızlıca dudaklarımın üstüne bir öpücük bırakıp geri çekildi. Kocaman olmuş gözlerimle karşılaştığında tekrar kahkaha atmıştı.

"Günaydın gün ışığım."

Hâlâ gülerken kurduğu cümleye karşın zaten utançtan ölen benim tüm kan akışım hızlanmış, boynumdan kulaklarıma kadar kızarmıştım. Bunu görmesem bile kendi vücudumu tanıdığım için biliyordum. Belime kadar çekili olan örtüyü hızla çekerek başımı da içine soktuğunda tek amacım görünmez olmaktı.

Unuttuğum şeyse onun da örtünün altında olmasıydı, örtünün diğer ucunu çekerek o da örtünün altına girdiğinde hâlâ sırtım Hyunjin' e dönüktü. Başımda hissettiğim eli saçlarımı okşamaya başladığında mırıldandı. "Utanıyor musun?" Kafamı onaylarcasına sallayacağım sırada benden hızlı davranarak devam etti. "Yoksa pişman mısın?"

Sesindeki üzgünlük beni derinden vurduğunda utancımı, ten rengimin neredeyse tamamen kırmızı olmasını bile boşvererek kafamızdaki örtüyü açtım ve yatakta ona döndüm. Göz göze gelmemizle o şaşırdı bense tekrar utandım. Tamam, şimdilik sadece boynuna bakarak konuşmam daha doğru olurdu. En azından ten rengim biraz daha normale dönene kadar.

edit | hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin