"Çıkar mısın?" Kaşlarım çatıldığında hızla ekledi. "Benimle, yani benimle çıkar mısın Lee Felix?" Rahatlamış gibi bir nefes verdi. "Hayatına getireceğim kaosu bildiğin hâlde, benimle çıkar mısın?"
Donakaldım, anında kocaman olan gözlerimle donakaldım. Birkaç saniye öylece geçip gittiğinde Hyunjin gözlerini benden ayırmamıştı.
Beklentiyle beni izlerken gözleri yüzümdeki eline kaydı. Dudağımdaki parmağından kaynaklı cevap veremediğimi düşünmüş olacak ki geçen sürenin ardından elini yüzümden çekti ama diğer elini elimden çekmedi. Aslında haklı da sayılırdı, dudağımda parmağı dururken konuşabileceğimi sanmıyordum. Nefes almak bile zordu heyecandan. Onu daha fazla bekletmek istemediğimde gülümsedim. Beklentili bakışları değişmezken biraz daha rahatlamış gibiydi gülümsememle.
"Ben beni öptüğünde çoktan çıkmaya başladığımızı düşünmüştüm." Gülmeme engel olamazken ekledim. "Çıkma teklifi mi kaldı bu devirde?"
Gülerek kurduğum cümleyle kaşları çatıldı. "Bu şimdi ne demek?"
Oturduğum yerden kalkarken ona daha yakın olma ihtiyacıyla yanındaki boşluğa oturdum. O ise pür dikkat kesilmiş beni izliyordu. "Çıkıyoruz demek şapşal."
Gözleri kocaman olduğunda o ne kadar heyecanlıysa ben kat kat daha çok heyecanlanmıştım. "Çıkıyoruz yani?"
Başımı onaylarcasına salladığımda etrafıma sarılan kollarla kısa bir an duraksasam da ben de hızla kollarımı beline sardım. Sarılırken gülümsememe engel olamıyordum, o an Hyunjin' in endişeleri bile önemsiz gelmişti bana. Çünkü biz birbirimize sarıldığımızda ben tüm kötü şeyleri unutuyordum. Bu her zaman böyleydi.
Hâlâ sarılırken mırıldanmasıyla ona odaklandım. "Adımı değiştirecek misin peki rehberindeki?"
Şaşırdığımda "Ha?" diye bir tepki verdim.
"Yani dün gördüm mesajlaşırken, herkesi özel bir şekilde kaydetmişsin ama benimki sadece Hyunjin. Bence artık daha iyisini hak ediyorum."
Sesindeki sitem kıkırdamama sebep oldu, onu mu kafaya takmıştı cidden? Sevgili olduğumuzu ona söylemiştim ve ilk dediği şey buydu...
"Bakarız." Kaşlarım çatılırken ekledim. "Ben sende ne diye kayıtlıyım ki?"
"Sunshine."
Hayranların sıklıkla kullandığı lakabımdı bu ve sabah uyanırken de bana gün ışığım demişti. Gülümsedim. Çok tatlıydı, gerçekten.
Konuşmak için ağzımı araladığım sırada midemden gelen guruldama sesi benden önce davrandı. Hyunjin' in kahkaha atmasıyla utanarak kafamı göğsüne daha çok gömdüm. Şu an mı olmalıydı bu gerçekten?
"Biraz acıktın bence, çok azıcık."
Gülerek kurduğu cümleye de cevap vermezken sadece başımı göğsüne yaslamış duruyordum. Hyunjin' se benim utanmamdan keyif almış olacak ki kollarını etrafımdan çekerek beni kendinden hafifçe uzaklaştırdı ve sarılmamızı bitirerek yüz yüze gelmemizi sağladı.
"Çilek."
Söylediği tek kelime beni daha da utandırırken gözlerimi kaçırarak karşıdaki yüksek binalara baktım. Utandığımda kızarmaktan nefret ediyordum cidden.
O sırada Hyunjin' in "Uçak geliyor." demesi tekrar ona dönmemi sağladı.
Ona döndüğümde elindeki patates kızartmasını bana uzatıyordu, bu beni güldürürken utancımı da unutturdu. Akşam saatine yakın yaptığımız kahvaltı böyle devam etmişti, Hyunjin beni tam olarak beslemeden kendisi hiçbir şey yememişti. Her şeyi eliyle bana yedirmişti ve ben küçüklüğümden beri kimseden bu kadar ilgi görmemiştim. Aynısını ona yapmaya çalıştığımda beni reddetmiş, doyduğuma emin olduktan sonra bana izin vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
edit | hyunlix ✓
FanfictionFelix ve Hyunjin aynı gruptaki iki idoldü ve hayranlar ikisini yakıştırmalarına rağmen sevgili değillerdi, sadece arkadaşlardı. Ta ki Felix ikisinin bir editinde Hyunjin'in ona olan bakışlarını fark edinceye kadar. ✓minsung, chanmin, jeongbin ✓texti...