Hwang Hyunjin'
Odada sağa sola yürürken gerçekten kafayı yiyeceğimi hissettim. Felix bana hayatımda hiç böyle davranmamıştı.
Kafamı önümdeki duvara ağır ağır çarpmaya başladığımda planım kendimi böyle öldürmekti.
"Kolunu fazla mı sıktım acaba? Baktırmadı da." diye mırıldanırken bu sefer dayanamayarak kafamı sertçe vurdum, sıkmamıştım aslında çok. Yani öyle gibi gelmişti ama o an ilk defa bu yüzünü gördüğüm için anın şokuyla fark etmemiştim belki de.
Minho' yla olan konuşmamızdan sonra gözüme gram uyku girmemişti, sabaha karşı ise binanın kafeteryasına gidip kahve almak için koridora çıkmıştım ki merdivenlerden hızla çıkan Lix' i görünce olduğum yerde donmuştum. O beni fark etmemişti, üst kata çıktığını fark etmemle kaşlarımı çattım. Terastan başka bir şey yoktu yukarıda ve yine montsuzdu. Üstüne üstlük bugün hava inanılmaz soğuk olmasına rağmen. Hemen odama gidip montlarımdan birini kapmış ve peşinden çıkmıştım. Kısa bir süre bana arkası dönük hâlini izledim, sarı saçlarını, civcivli pijamalarını... Gerçekten o kadar tatlıydı ki. Eğer titremiyor olsa daha uzun bile izlerdim ama tir tir titrediği için dayanamayarak omuzlarına yanımda getirdiğim montu örtmüştüm. Kendime mont almadığımı bile o an fark etmiştim.
Sonraki konuşmamız ise hatta daha doğrusu konuşamamız ise tam bir hayal kırıklığıydı benim için. Özür dilememe bile izin vermemişti. Ağladığını sadece bildiğimde bile ayaklarına kapanarak özür dilemek istiyordum ancak gözlerini öyle görünce çok kötü olmuştum. Göz altları şişmişti ve gözlerinin içi gerçekten hâlâ kıpkırmızıydı. Beni terasta bırakıp gittiğinde tek yapabildiğim arkasından yere attığı montuma sarılarak yere çökmek olmuştu. Teras gerçekten buz gibiydi ama bunun havayla bir alakası yoktu artık.
•••
Lee Felix'
Valizime son birkaç parça kıyafeti daha tıktıktan sonra zorlukla kapattım. Son bir hafta çok çalışmıştık ve sonunda bu hafta dört gün tatildi. Bu beni çok mutlu etse de bir yandan da üzgündüm.
O günden sonra Hyunjin iki kez daha benden özür dilemişti, aradan bir hafta geçtiği için o zamana kıyasla biraz daha yumuşasam da yine de affedemiyordum. Üstelik affettiğimde ne olacağını da bilmiyordum, tekrar iki yabancı mı olacaktık yoksa iki arkadaş mı? En azından şu an benimle konuşmak için fırsat kolluyordu ve yalnız kaldığımız anlarda o gün beni üzdüğü için özür diliyordu, iki kez yalnız kalmıştık ve iki özür dilemişti. Bu dört günden sonra belki vazgeçer diye düşündüğümde kalbim acıdı, vazgeçmesini istemiyordum. Affettiğimde arkadaş olmaya devam edeceğimizi söylerse belki de affedebilirdim.
Valizin yanında yerde otururken telefonuma gelen bildirim sesiyle dikkatim oraya yöneldi. Şirketin de bildiği resmi gruba değil de özel grubumuza atılmıştı mesaj.
[Yedi Genç ve Bir Yaşlı Adam]
Channie Hyung: Bırakmamı isteyen var mı çocuklar
Lino: Yaşlı adamın arabasıyla gitmektense benim bırakmamı isteyenler
Hanji: Yaşlı adamı seçiyorum desem vurur musun yoksa fritöze mi atarsın
Lino: Sen nereye gidiyorsun aq
Lino: Bana geleceksin
Hanji: Öyle miymiş
Lino: Dört gün tatilimizin süresi değil, senin bende konaklama süren Hannie
Hanji: Evimi özledim amk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
edit | hyunlix ✓
FanfictionFelix ve Hyunjin aynı gruptaki iki idoldü ve hayranlar ikisini yakıştırmalarına rağmen sevgili değillerdi, sadece arkadaşlardı. Ta ki Felix ikisinin bir editinde Hyunjin'in ona olan bakışlarını fark edinceye kadar. ✓minsung, chanmin, jeongbin ✓texti...