1.5

9K 953 578
                                    

Yaklaşık bir saat geçmişti o teklifi yapmamın üzerinden ve ben köpek gibi pişmandım. Ne vardı içecek?

O teklifi yapmamın üzerine salondaki masanın yanına yere çökmüş ve normal konulardan bahsederek içmeye başlamıştık. Çok uzun bir zamandır içmediğim için alkol toleransımın ne kadar düşük olduğu aklımdan çıkmıştı sanırım çünkü şu an asla mantıklı düşünemiyordum.

"İçme dedim sana o kadar civciv." diyen Hyunjin' e odaklanmaya çalıştığımda dönen dünya dönmeye kısa bir ara verdi. Karşımdan kalkıp ne ara yanıma oturmuştu bilmiyorum.

"Hayır içeceğim." diyerek yeni şişeyi alıp bardağıma doldurmaya çalıştığımda beceremeyip taşırdım. Hatta sonradan fark ettiğim gerçekle bardağa bir damla bile dökmediğimi masaya döktüğümü fark ettim.

"Fazla alkolden kör olmamışsındır umarım." Onun da sesi o kadar sağlam gelmese de bana göre oldukça iyiydi, çok sert bir içkiydi içtiğimiz.

Hyunjin gülerken elimden şişeyi almak için uzandı ama izin vermeyerek kafama diktim ve ağzımın kenarlarından taşmasını umursamayarak nefessiz kalana kadar içmeye başlamıştım ki büyük ve kemikli eller tarafından şişe elimden alındı. Şokla şişeyi alan ona baktım. Şişeyi tutmayan eliyle masadan bir peçete alıp ağzımdan boynuma doğru akan içeceği silmesiyle gerildim ve bunu bastırmak istercesine tekrar şişeye uzandım.

"Bırak, bitireceğim." Bana sırıtarak baktıktan sonra aynı şişeyi kendisinin dikmesiyle gözüm şişeyi tutan ellerine odaklandı, dibimde oturuyordu.

"Ellerin..." diye mırıldanmamla kafasına şişeyi dikmeye devam ederken bakışları aşağıya doğru döndü ve beni buldu. "... çok büyük."

Şişeyi ağzından çekip tekrar gülmesiyle elini tuttum, gülümsemesi duraksarken elini açarak kendi elimin avuç içini onunkine dayadım. Onunkinin yanında küçücük kalan elimle gözlerim kocaman açılarak ona döndü.

"Gerçekten çok büyük."

"Öyle mi? Belki seninkiler küçüktür." diye mırıldanmasıyla hızla elimi avcundan çektim ve omzundan hafifçe ittirdim onu.

"Hiç de bile." diyerek ona sırtımı döndüm. Ellerim konusunda özgüvensiz hissediyordum zaten.

"Küstün mü küçük bebek?" diye sormasıyla omuz silktim ve kollarımı önümde bağdaş yaptım. Omuzlarımdan tutarak beni kendisine döndürmesiyle asılan suratımı gördü.

"Ellerin çok güzel Lix, benimkiler fazla büyük." Asılan yüzüm normale yavaşça dönerken onaylamak ister gibi sordum.

"Gerçekten mi?"

Kafasını olumlu anlamda salladı. "Hı hı."

Onun bana bakıp gülümseyen halini fırsat bilerek arkasındaki şişeye uzanıp tekrar kafama diktiğimde Hyunjin şaşkınlıkla tekrar elimden almaya çalıştı ama izin vermeyerek ona sırtımı döndüm. Arkadan bana sardığı kollarıyla şişeye uzanmaya çalışıyordu. Nefesleri boynuma çarpıyordu ve bu beni geriyordu.

"Bayılacaksın şimdi Felix, fazlası dokunuyor sana." diyerek sonunda elimden çekip şişeyi koparmasıyla sırtımı kaplayan göğsü benden uzaklaştı ve bir an boşluğa düşmüş gibi hissettim. Yanımdan kalkıp koltuğa oturmasıyla şaşkınlıkla ona baktım. "Ben bu şişeyi bitirene kadar senden uzak dursam iyi olacak." diye mırıldanmış ve şişeyi kafasına dikmişti.

Sinirle oturduğum zeminden kalkarken tek hedefim biraz daha içip gerçekten bayılmaktı ve nedenine dair hiçbir fikrim yoktu. Sadece öyle istiyordum, Hyunjin' in kucağına oturduğumda da bunu herhangi bir beyin fonksiyonum çalışırken yapmamıştım.

Evet, gerçekten kucağına oturmuştum.

Gözleri şokla kocaman açılırken şişeyi ağzından çekti ve öksürmeye başladı. "Ne yapıyorsun Lix?" dediğinde öksürüklerini zor durdurmuştu.

Elinden onun şaşkınlığını fırsat bilip tekrar şişeyi aldım ve biraz daha içtim, anında şişeyi geri almasıyla bacaklarının üzerinde biraz daha öne doğru gelerek ona yaklaştım ve şişeye ulaşmaya çalıştım. "Felix kucağımdan in." derken hırıltılı sesine yansıyan duyguyu ayırt edecek kadar bile bilincim yoktu. Bu yüzden onu umursamayarak sol elimi omzuna koydum ve sağ ile şişeye uzanmaya çalışmaya devam ettim.

"Siktir."

Ağzının içinde kısık sesli bir küfür mırıldandığını duyduğumda aralık dudaklarımla ona baktım ve duraksadım. "Ne olur içsem sanki?"

Hyunjin sert bakışlarını bana doğrulttuğunda bir an korktum. "Bu kadarına dayanman bile mucize, daha fazlası olmayacak." dediği gibi şişeyi kafasına dikip tek seferde bitirmesiyle şaşkınlıkla onu izledim. Gözümün içine bakarak son damlasına kadar içtikten sonra boş şişeyi kucağına, ikimizin arasına koydu. Şişeyi sağ elimle alırken sol elimi uyluğunun iç kısmına yaslamıştım. Elimin altında kaskatı olduğunu hissettim.

"İçecektim ben." diyerek içki şişesini koltuğun üzerinde yastıkların arasına fırlattım ve aynı elimle hafifçe göğsüne vurdum. "Gıcık herif ne olacak pisliksin işte."

Gülerken "İyiliğini düşünüyorum aptal civciv." diye mırıldandı ve ona vuran elimi eliyle sararak durdurdu. Eli arasında kaybolan elime kaymıştı odak noktam. Oraya bakarken ben de onun gibi mırıldandım. "Hep böyle iyiliğimi mi düşünürsün sen?"

Kafası karışmış gibi olurken hafifçe salladı, kucağında olduğum gerçeği bir an aklıma geldiğinde olduğum yerde kıpırdandım ama kalkmadım. O ise alt dudağını ısırarak beni izlemekle meşguldü. Her kıpırdanışımda gerildiğini hissedebiliyordum.

"O zaman benimle iki hafta boyunca konuşmazken de mi iyiliğimi düşündün?"

Sorduğum soruyla şaşırdığını çok net görebilmiştim, beklemiyordu. Gözlerimdeki bakışları odada gezindi bir süre, tekrar bana döndüğünde hafifçe gülümsedi. "Evet civciv, öylesi daha iyiydi."

"Şimdi neden konuşuyorsun öyleyse?" diye mırıldandığımda dudaklarımı öne doğru büzdüm, bakışları oraya kayıp hızla tekrar gözlerime çıkarken dudaklarını yalamıştı. Ben onun aksine direkt dudaklarına bakıyordum. Dolgun ve biçimli dudaklarına. Başımın hafifçe dönmesiyse odağımı korumakta zorlanmamı sağlıyordu.

"Çünkü dayanamadım, senden uzak durmaya dayanamadım." Duygu dolu sesini aklım hiçbir şeye basmamasına rağmen hissettim.

Gülümsememe engel olamadım, o ise ellerini belime koymuştu ve yüzünde buruk bir gülümseyle bana bakıyordu. Aklıma gelenle gülüşüm genişlerken konuşmaya başladım, başımın dönmesi inanılmaz şiddetlense de aldırmadım.

"Ben sana San geldi montunu ona verdim demiştim ya hani," Kaşları az öncenin aksine çatılırken gülüşü silindi ve kafasını hafifçe salladı.

"Aslında o -" diyerek ona gerçeği söyleyeceğim sırada zaten dönen dünyam bir anda gözümün önünden de kaydı ve bilincim tamamen kapanırken onun göğsüne doğru bayıldım.

***
Bundan önce bir bölüm daha varr, okumayı unutmayın!! 💖

edit | hyunlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin