39

2.4K 140 3
                                    

Herkese merhaba, yeni bölüm sizlerle.

Lütfen özellikle satır aralarına yorum yapıp, oy vererek destek olmayı unutmayalım ki kitlemiz büyüyebilsin.

Gelecek bölümlerden alıntılar, fotoğraflar ve duyurular için Instagram ve Tiktok'ta "birbulutkalemi" kalemi olarak sayfamızı bulabilirsiniz.

Hayat gerçekten de çok garip daha bundan bir hafta önce gözümün önünde kendini patlatan iki kişiden sonra kendimi nasıl toparlayacağım diye düşünürken bugün her şeyi unutmuş düğün için elbise bakıyorum kendime.

İnsan gerçekten biraz zamanla her şeye alışıyor. Aşka, ayrılığa, sevince, hüzne ve ölüme... Ellerimin arasında ölen onca insandan sonra şimdi heyecanla düğün için elbise bakmamın başka bir açıklaması olamaz yoksa.

"Mehtap, baksana nasıl bu?" dedim elimdeki telefonu ona uzatarak. Her ne kadar yaşananları sindirmiş olsam da gözlerimin önünde kendini patlatan iki kişiden sonra tekrar o sokağa gidip alışveriş yapacak cesareti kendimde bulamadım.

"Ayy Asya, çok güzel bu elbise sana çok yakışır ama sanki siyah yerine farklı bir renk mi alsan? Sonuçta cenaze değil düğüne gidiyorsunuz."

Söylediklerini şöyle bir düşününce mantıklı buldum, haklı en iyisi aynı modelin vişneçürüğü rengi vardı severim hem saten kumaşlarda çok hoş duruyor bence onu alayım.

"Vişneçürüğü nasıl olur?" sözlerimle gülümsemesi genişledi, "Çok yakışır ver sen sipariş, bence bir tane de aynı renk bir kravat al istersen." Dedi ve göz kırparak telefonu tekrar bana uzattı.

"Ah güzel olur, çift gibi dururuz hem!" dedim heyecanla. Bu düşünce hoşuma gitti.

"Tatlım siz zaten bir çiftsiniz ben sadece yan yana hoş durursunuz aynı renkle diye dedim."

"Ya evet öyleyiz demi."

Yerinden kalkıp yanıma gelip iki yanağımı elleri arasına alıp sağa sola sallayarak, "Yerim seni, öylesiniz tabi." Dedi benimle eğlenerek. "Neyse çıkıyorum ben yapılacak bir şey kalmadı her şey tamam. Sen bekleyecek misin?" dedi.

Timur birkaç gündür görevdeydi ve aldığım habere göre bugün gelecek onu soruyor. "Beklerim, birlikte geçeriz eve işi çok olmazsa sen çık. Sonra görüşürüz."

"Tamam, dikkat et kendine, görüşürüz."

Revirden çıkmasıyla bende kendime bir kahve yapıp bilgisayarın başına oturdum. Uzun zamandır hiç boş vaktim olmamıştı. Burada hayatım hep bir koşuşturma içinde. Aslında nereden nereye koşturuyorum onu bile bilmiyorum ama uzun zamandır şöyle tek başıma oturup kendimle vakit geçirmedim hiç. İnsanın bazen sessizliğe, yalnızlığa ihtiyacı oluyor.

Şu son birkaç haftada kişiliğimin çokça değiştiğini hissediyorum, ben sanırım artık gerçekten büyüdüm. Anladım ki takvimde artan sayılar değilmiş insanı büyüten, hayata bakış açımızmış. Şimdi fark ediyorum ki bazen elli yaşında bile olsan hala çocuk kalabiliyormuşsun bazen de yirmilerinde büyüyüp hayatın gerçekleriyle yüzleşebiliyormuşsun.

Oysa ben aldığım her yaşta büyüdüğümü düşünürdüm, yanılmışım. Asıl büyümek kimlikteki artan sayılar değilmiş...

Dikkatimi dağıtan içeri giren asker oldu, "Komutanım bu zarf size geldi, yüzbaşı bizzat size iletmemi istedi."

"Teşekkür ederim, çıkabilirsiniz." Dedim elindeki zarfı aldıktan sonra.

Zarf İstanbul'dan Valilikten gelmişti heyecanla zarfı açtım, okuduklarım yüzümdeki gülümsemeyi daha da büyüttü. Tam zamanında geldi bu haber. En ihtiyacım olduğu anda en arzu ettiğim zamanda geldi. Bu zarf belki de benim hayata olan bakışımı daha da değiştirecek olan şey olabilir.

SON FLÖRT BÜKÜCÜ (Tamamlandı/Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin