48

2.2K 113 11
                                    

Asya'dan

O günün üzerinden tam dört gün geçse de Alparslan gerçeği bir türlü kabullenemedi. Yemek yemek dışında pencere önünden bir dakika bile ayrılmadan babasını bekliyor. Psikolojimiz iyice bozuldu, onun babası için benimse oğluma bir şey yapamadığım için. Yıllardır ailemi internet haricinde bir kez bile görememenin verdiği özlem, oğluma bir yardımımın dokunmaması, peşimdeki tehlikeli adamlar hepsi birden üzerime üzerime geliyor artık. Sokakta yürürken bile arkamda birisi olduğu anda tedirgin oluyorum! Artık gerçekten kafayı yemek üzereyim ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

"Anne babam yine gelmedi." Oturduğum koltuğa gelip başını dizlerimin üzerine koydu. Elimi saçları arasına daldırıp yavaş yavaş okşadım, biraz uykusu gelsin de en azından uyursa daha az üzülür.

"Annecim, bebeğim benim anlattım ya sana güzel oğlum baban buradan çok uzakta o gelemez ki ama eminim gelebilmek için bir şansı olsa bir kez bile düşünmez gelirdi."

Biraz sustuktan sonra "Anne..." dedi çekingen bir ifadeyle.

"Efendim oğlum?"

"Hani... Babam beni hiç görmedi ya sever mi ki beni? Belki sevmediği için gelmiyordur, seni sevmiş hep yanındaymış ama ben gelince gitmiş."

Sen daha sadece üç yaşındasın çocuk bunları nasıl düşünüyorsun. Baban seni çok severdi, yaşasaydı eminim bu hayatta en çok sevdiği insan sen olurdun. Sırası değil şimdi ağlayamazsın Asya şimdi olmaz! Tut kendini senin artık bir oğlun var canın ne kadar yanarsa yansın sen ağlayamazsın, onu üzemezsin...

Sen bir annesin!

"O nasıl laf annecim! Sen babanın şu hayatta en çok sevdiği insansın." Dedim göğsüme çekip sarıldım ona. Ağlamamak için direnen gözlerim oğluna miras bıraktığı kokusunu alınca daha fazla dayanamadı. Sesim çıkmasın, fark etmesin diye dudağımı ısırıp bir kez de oğluna hiç sarılmayan onun yerine sarıldım.

"Ama Fırat abi öyle dedi, onun arkadaşının babası artık arkadaşını sevmediği için onları bırakıp gitmiş. Benim babam da beni sevmiyor değil mi anne."

Allah'ım yardım et bana! İnsanlar, özelliklede çocuklar nasıl bu kadar acımazsız olabiliyor.

"Hayır annecim o yanlış söylemiş, senin baban çok iyi kalpli bir adamdı. Hatta o kadar iyi ki tüm ülkenin kahramanı o! Senin baban bu kadar büyük bir kalbe sahipken, hiç seni sevmez olur mu? Ha annecim?"

"Neden gelmiyor ki o zaman anne, gelsin artık! Sen hiç özlemedin mi, onu arasana gelsin. Bak Savaş dayım gittiğinde beni çok özleyip gelmişti, sen söyle ona anne lütfen! Ben seni özledim, gel artık de anne. Özledin sen de değil mi?"

"Özledim annecim, hem de çok özledim." Keşke gelebilse annem keşke. Onu öyle özledim ki sen olmasan bir dakika beklemem giderim yanına...

Daha fazla tutamayacağım kendimi, benim hemen uzaklaşmam lazım. "Annecim, benim biraz işim var seni dayına bıraksam olur mu?"

"Anne ama ya babam gelirse, gitme onu bekleyelim."

"Kapıya not bırakırız annecim, olur mu? Yanına gelirse dayının evine gelir."

"O zaman olur ama sen yine de çabuk gel tamam mı?"

"Tamam annecim çabuk gelirim."

Alparslan'ı hazırlayıp hemen birkaç ev yanımızda oturan Savaş'ın kapısını çaldım. Açınca yıllardır olduğu gibi hemen anlayıp "Oo paşam hoş geldin, geç bakalım içeri." Dedi. Oğlum bana bakıp onay aldıktan sonra içeri girince, "Yine mi Asya?" dedi bana.

SON FLÖRT BÜKÜCÜ (Tamamlandı/Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin