14

1K 98 29
                                    

Minho

Bu ara neden her şey üst üste geliyordu ki? Babamın üvey olması ve jisung'un bir anda gelip kafamı karıştırması yetmiyormuş gibi şimdide hyunjin çıkmıştı başıma. Sinirim yatıştıktan sonra söylediklerimin gerçekten ağır olduğunu anlamıştım ama bu saatten sonra böyle düşünmem bir işe yaramazdı. Hyunjin manipüle işini duyunca hayal kırıklığına uğramış gibiydi. İyi de bir insan sevmediği birinden bunu öğrendiği için neden hayal kırıklığına uğradı ki? Yoksa hyunjin gerçekten benden etkilenmiş miydi? İlk zamanlarda etkilendiğini düşünmüştüm tabiki ama ciddi değildim sadece gelip geçici bir şey olarak düşünüyordum. Hadi ama bu neredeyse imkansızdı. Ona yaptıklarım normal şeyler değildi. Canını her anlamda yakan birinden hoşlanması çok saçma olurdu zaten. Bu düşünceyi aklımdan kovup pencereden dışarıya baktım. Gökyüzü pembeydi ve hava kararmak üzereydi. Bu mükemmel manzarayı izlemeye ve biraz nefes almaya ihtiyacım olduğunu düşünüp balkona çıkmaya karar verdim.

Hyunjin

Gözyaşlarım yavaş yavaş hıçkırıklara dönerken tüm bu düşüncelerin nefesimi kestiğini hissettim. Biraz temiz havaya ihtiyacım olduğundan üst katta olan balkona çıkmak için merdivenleri çıktım. Balkona geldiğim gibi biraz ayakta gökyüzünü izledikten sonra yere oturdum ve gözlerimi kapatarak birazda olsa huzuru tatmak istedim. Birkaç dakika sonra balkonun kapısının açılmasıyla kapalı olan gözlerimi açtım ve kafamı kapıya doğru çevirdim. Minho balkona gelip arkasından kapıyı kapatmıştı. Daha sonra gözleri beni buldu girene kadar fark etmemişti benimde burada olduğumu sanırım. Gözlerini benden çekip karşıdaki huzur verici ve bir o kadarda güzel gökyüzüne bakmaya başladı. O gökyüzünü izlerken bende onu izliyordum. Minho dış görünüş olarak tıpkı bir meleği andırıyordu. O kadar masum görünüyordu ki gözleri milyonlarca galaksiyi barındırıyordu içinde adeta. Kalbi ise tam bir cehennemdi, gireni yakacak bir cehennem...

Onun kalbine girmek isteyenler yanacağını bildiği halde istiyorlardı. Canlarının yanacağını bile bile. Peki bende mi onlardandım? Bende minho'nun kalbinin bana iyi gelmeyeceğini bilsem bile onun kalbini istiyor muydum? Bu sorular beni büyük bir belirsizliğin içine sürüklüyordu. Cevap arasam bile bulamıyordum. Daha birkaç saat önce bana demediğini bırakmayan biri hakkında şuan böyle düşünmem komikti.

"Minho"

Kafasını bana çevirip söyleyeceğim şeyi bekledi. Kelimeler benim ağzımdan istemsiz bir şekilde çıkıyordu. Bu cümleleri neden kurduğumu bile bilmiyordum.

"Sadece bana karşı mı böylesin? Bu kadar düşüncesiz, insanların kalplerinin kırılmasını umursamayan, onlarla bir çıkar uğruna oyuncakmış gibi oynayan, yaşadığı şeyleri hafife alıp dalga geçen biri misin herkese karşı? Neden bu kadar duygusuzsun? Bana söylediklerin için hala bir özür bekliyorum senden ama hata bende sen kim özür dilemek kim? Neden minho gerçekten soruyorum ben sana ne yaptım da böyle davranıyorsun? Canımı yaktığının farkında değil misin neden buna devam ediyorsun? Aşağıda söylediklerin o kadar zoruma gitti ki minho. Amacın canımı yakmak ise başardın tebrikler."

"Evet hyunjin bir tek sana karşı böyleyim çünkü beni bir tek sen sinirlendiriyorsun. Sinir hastalığım var biliyorsun ben sana bağırma dedikçe bağırıyorsun doğru düzgün cevap ver dedikçe ters ters cevaplar veriyorsun. Beni biraz dinlesen böyle şeyler yaşanmaz ama beni dinlememeye devam edersen canın daha fazla yanar hyunjin."

"Suçu nasıl sadece benim üzerime yıkarsın ya! Tek suç bende mi gerçekten? Minho seni anlayamıyorum. Bir kerede suçu kendinde ara kendini sorgula söylediklerin akıl alır şeyler değilken bu durumda bile suçluyu ben olarak gösteriyorsun inanamıyorum sana."

"Hiç kavga edecek havamda değilim. Kavga edemeyecek kadar yorgunum iyi geceler odama çıkıyorum ben"

Deyip balkondan çıkmıştı. Yine düşüncelerimle beni baş başa bırakıp gitmişti. Her zaman yaptığı gibi...

Bende havanın serinlemesiyle içeri geçip oturdum. Sürekli oturup düşünmek artık canımı sıkmaya başlamıştı. Yapacak bir şeyler bulmam lazımdı. Aklıma dışarı çıkma fikri geldi. Hemen üstüme bir hırka geçirip bu evin olduğunu düşündüğüm bir anahtar ve cüzdanımı alarak dışarı çıktım. Dışarı çıkmak iyi hissettirmişti çünkü o evin artık üstüme üstüme geldiğini hissediyordum. Ama bir sorun vardı ben buraları bilmiyordum. Biraz yürüdükten sonra ana caddeye çıktım. Biraz ilerideki marketi görmemle oraya doğru yürüdüm. Kafamdaki düşünceleri biraz da olsa dağıtmak için alkol aldım ve içtim. Sarhoş değildim ama kendimde de değildim. Biraz daha dışarıda takıldıktan sonra geç olduğu için eve doğru yürümeye başladım. Kapının önüne vardığımda cebimdeki anahtar ile kapıyı açtım. İçerden konuşma sesleri geliyordu. Biri minho'nun sesiydi ama diğer sesi kafam yerinde olmadığı için ayırt edemiyordum. Salonun kapısının önüne gelmemle içeride minhoyla konuşan kişiyi gördüm. İçerideki kişinin o olmasını hiç beklemiyordum şaşırmıştım.
.
.
.

14. Bölüm sonu

Evett sizce minhoyla konuşan kişi kimm?
Artık aklıma bölümlerle ilgili fikir gelmediği için saçmalıyorum kusura bakmayın

Neurotic   HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin