Hyunjin
Minho her şeyi yanlış anlamıştı. Babasını eve ben çağırmamıştım. Ben uyuklarken kapı çalmıştı adam kapıya kadar gelmiş ne yapsaydım? Kapıyı yüzüne mi kapatsaydım. Beni dinlemeden kendi kendine yargılayıp üstüne yine vurmuştu bana. Eğer açıklama yapmamı isterse yanıma gelirdi zaten. koltuğa uzandım ve telefonumu elime alıp Felix ile konuşmaya başladım...
Minho
Odamda sakinleşmeye çalışıyordum derin derin nefesler alıyordum. Birkaç dakika sonra aşağı indim. Hyunjin koltukta uzanmış gülerek telefona bakıyordu. Az önce yaşananlardan sonra nasıl gülerek rahat olabiliyordu ki? Yanına yaklaştım, beni fark ettiğinde gülümsemesi yok oldu. Konuşmaya başladım.
"Hyunjin yapacaklarıma karşı aşırı tepkiler verme tamam mı?"
"Yapacaklarına bağlı"
"Sen hata yaptıkça akıllanman için ve bir daha hata yapmaman için Felix ile konuşmanı yasaklıyorum. Daha da ileri gidersen telefonunu almak zorunda kalacağım bunu ikimizde istemeyiz değil mi?"
"Hayır olmaz! Böyle bir şey yapmaya hakkın yok"
"Sana fikrini sormuyorum hyunjin sabrımı zorlama benim!"
"Sen benim arkadaşlık ilişkilerime, telefonuma karışamazsın minho! "
Yanağıma inen tokatla gözlerimi yumdum. Minho'nun konuşmasıyla gözlerimi tekrar açtım
"Şunu unutma ki hyunjin eğer istersem seni amcanın yanına gönderebilirim. Bunu istemezsin değil mi? Yani amcanı özlemişsindir belki onu bilemem."
"Minho sen ne kadar aşağılık birisin beni tehdit ettiğin konunun benim üzerimde ne kadar tramva yarattığını bilmeden konuşuyorsun. Ayrıca imalı konuşmayı kes neden bilerek kendimi taciz ettireyim ya? Bu konuda bir kelime daha etme! Ve eminim bu dediklerine birgün çok pişman olacaksın o gün geldiğinde sana bu sözlerini hatırlatacağım."
"Neden pişman olacakmışım? Ben senin gibi yaptıkları pişman olan, üzülen biri değilim."
"Büyük konuşuyorsun minho"
"Benimle konuşurken haddini aşma Hyunjin!"
"Neden sen benimle konuşurken haddini aşıyorsun da ben aşamıyorum. Sürekli beni susturmaya çalışıyorsun. Nolur,sana bağırırsam. Döver misin yine hadi döv minho yapmadığın şey sanki alışığım ya ben zaten. Tehdit et, döv, istediğini yaptır. Ben senin oyuncağın değilim. Yeter artık canımı yaktığın buna bir son ver, bana karışma. Haddini aşmadığın sürece bende aşmam birbirimize karışmadan yaşayalım. Ben nasıl seni sorgulamıyorsam sende sorgulama. Ne zararım var benim sana!? Daha babanın neden evde olduğunu açıklamama fırsat bile vermeden beni suçluyorsun,kendice cezalandırıyorsun. Sen kendini ne sanıyorsun minho? Sesimi çıkarmıyorum hiçbir şeye niye? Saf olduğumdan mı? O cehennem gibi yere gitmek istemediğimden sana katlanıyorum ben! Sen gelmişsin beni o adam olmayan insanı tahrik etmem ile suçluyorsun. Sen benim hakkımda ne biliyorsun minho! Senin yanında kalarak aklımı mı kaçırsam yoksa amcamın yaptıklarına mı maruz kalsam bilmiyorum işte sen benim bu çaresizliğimi kullanıyorsun..."
Minho
Hyunjin'in yanından tek kelime etmeden çıktım. Amacım daha uyuz olmasıydı. Yerden göğe kadar olmasa da ucundan haklıydı. Belkide birazcık üzerine gitmiş olabilirim her neyse. Hem babamın gelmesi hem de hyunjin'in gereksiz dramasından dolayı sinirlerim gittikçe geriliyordu içip biraz kafa dağıtmak istiyordum. İnternetten bira sipariş ettim ve içeriye geçip koltuğa rahat bir şekilde yayıldım. Hyunjin ortalıkta yoktu. Zaten gözüme bir süre gözükmese iyi olurdu. Kapı çalınca kapıya ilerledim. Siparişlerimi alıp bardak kullanmaya tenezzül bile etmeden içeri geçip içmeye başladım. Bugün kafam rahat olsun istiyordum. Hiçbir şey istemiyordum. İçmek dışında.
.
.
.Kaçıncı şişeyi kafama dikiyordum bilmiyorum etraf mı dönüyordu yoksa beynim mi ondan da emin değildim. Arkamda bir ses duyunca başımı çevirdim. Jisung'a benziyordu.
Hyunjin
Odamdan su içmek için çıkmıştım. Saat çok geçti hatta bir kaç saate sabah olacaktı. minho bu saatte ne yapıyordu? Adım attığımda çıkan sesle bana döndü elinde yarım bir şişe yerde 10 devrik şişe ve açılmamış yedi şişe duruyordu bu görüntü bana babamı ve eski kötü günleri hatırlatmıştı. Minho bana çok garip bakıyordu sanki tanımıyormuş gibiydi...
"Minho iyi misin?"
Beni duymuyordu sanki hipnoz olmuş gibi yerinden kalktı ve bana doğru yaklaştı. O üstüme geldikçe ben geriye doğru gidiyordum. Beşinci adımımda sırtım bir sertliğe çarptı. Minho ile dip dibeydik mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştı ve vücudunu bana yasladı. Eğer konuşursak dudaklarımız birbirine değecek kadar yakındık. Bu yakınlık kalbimin gereğinden daha hızlı çarpmasını sağlıyordu. Heyecanımın nedenini bilmiyordum ama her an heyecandan ölebilirdim. Kafamı yana çevirip
"Minho ne yapıyorsun?" Dedim
Çenemden tutup yüzümü çevirdi.
"Seni çok özledim jisung."
Diyerek hızla dudağıma yapıştı. Kaçabilecek
Hiçbir yerim yoktu. Beni jisung sanıp öpmesi kalbimi kırmıştı. Kendimde onu itip yukarı çıkacak gücü bulamıyordum veya bulmak istemiyordum. Amcamın bana yaptıkları yüzünden Felix dışında biriyle konuşmaya bile korkarken şuan minho beni öpmesine rağmen tepki vermiyordum aksine heyecanlanıyordum. Ama beni isteyerek öpmemişti ki neden heyecanlanıyordum? Dilimi ısırdığında yerimde sıçradım. İstemsizce boğazımdan bir "ah!" Sesi çıktı. Minho geri çekildiğinde anlamadığım bir ifade ile bana bakıyordu."Sen de öpsene yoksa beni eskisi kadar sevmiyor musun? Ama ben seni çok seviyorum jisung seni o kadar çok özledim ki"
Beni jisung sanıyordu hala. Duvarla arasından çıkıp gidecekken kolumdan tutup beni eski yerime geri çekti. Bakışlarından hangi duyguyu yaşadığı çözülmüyordu. Aramızdaki mesafenin beni şuan rahatsız etmesi gerekti neden etmiyordu? Minho beni etkisi altına almıştı sanki beni tekrar öpmeye başlayıncaya kadar bana yaklaştığını fark etmemiştim. Sadece o hareket ettiriyordu dudaklarını. İçimden ne karşılık vermek ne de onu itip buradan gitmek geliyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bir anda dudaklarımdan ayrılıp kollarını belime doladı. Ne kadar doğru olmadığını bilsemde onun sarhoşluğundan faydalanma kötü bir şey de olsa beni jisung sanmış olsa bile bende sarılışına karşılık verdim. Ona sarıldığımda buna ihtiyacım olduğunu hissettim. Beni huzurlu hissettirmişti bıraksalar saatlerce minhoya sarılabilirdim. Beni jisung sanıp öpmesi ve sarılması beni gerçekten kırmıştı. Ama hata bendeydi benden nefret eden, gitmemi isteyen, bana hakaret eden,kötü davranan birinin beni öpmesini sarılmasını beni sevmesini bekliyordum. Neden böyle şeyler düşündüğümü artık kendi kendime kabul ettim. Hislerimden kaçmak bir şeyi değiştirmeyecekti. Minho'ya karşı belki hoşlantı belki aşk bilmiyordum ama bir şeyler hissettiğim kesindi. Ve bunu istemem imkansız ve bencilce olsa bile Minho'nun da hislerime karşılık vermesini istiyordum. Bunları düşünmem bile komikti ve yanlıştı. Minho başkasını seviyordu, başkasını özlüyordu, benden ise sadece nefret ediyordu ve gitmem için gün sayıyordu. Nerden çıkmıştı ki şimdi bu hisler? Her zamanki gibi üzülen taraf olacaktım. Minho'ya aşık olma fikri bile kendimden utanmama neden oluyordu? Ya belli edersem ona anlarsa diye korkuyordum. Minho bana biraz yaklaşsa bile hemen etkisine kapılıyordum. umarım minho sabah bu olanları hatırlamaz hatırlasa bile yüzüme vurmaz bu olanları umarım. Gerçi hatırlasa ilk işi hesap sormakta olabilir. Bir süre sarıldıktan sonra minho'nun başı omzuma düşüp ağırlığını kollarıma geldiğinde son sözü
"Çok güzel kokuyorsun" olmuştu.
Daha sonra omzumda sızmıştı.
17. Bölüm sonu
Aklıma birşey gelmediği için Kiss sahnesi yazdimm

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neurotic Hyunho
General FictionSinir hastası minho ile evlenmek zorunda olan hyunjin...